bookmate game
Carson McCullers

Küskün Kahvenin Türküsü

Kitap eklendiğinde bana bildir
Bu kitabı okumak için Bookmate’e EPUB ya da FB2 dosyası yükleyin. Bir kitabı nasıl yüklerim?
  • Moon Streamalıntı yaptı6 yıl önce
    biliyor musun?”
    Çocuk daha da büzülmüş, kımıldamadan oturmuş dinliyordu. Yavaş yavaş başını iki yana salladı. Yaşlı adam ona doğru eğilip fısıldadı:
    “Bir ağaçtan. Bir taştan. Bir buluttan.”
  • Moon Streamalıntı yaptı6 yıl önce
    “Ama kaldırımın üstündeki bir cam parçası... ya da müzik kutusundan seçilip çalınan bir ezgi, onu bana anımsatıyordu. Sokakta yürürken birdenbire yüzü gözümün önüne geliyordu ve haykırıp başımı lamba direğine çarpıyordum. Anlıyor musun?”
    “Cam parçası...” dedi çocuk.
    “Ne olursa. Dolaşıp duruyordum. Onu nasıl ve ne zaman anımsayacağımı kestiremiyordum artık. Anımsamanın tuzaklarına karşı bir çeşit savunma kurabilirsin belki. Ama insana dosdoğru karşıdan saldırmıyor ki... kenardan köşeden çıkıveriyor. Gördüğüm ya da işittiğim şeylerin insafına kalmıştım. Ben onu bulmak için ülkeyi baştan başa dolaşırken, o beni ruhumun içinde kovalamaya başladı birdenbire. O beni kovalamaya başladı, anlıyor musun? Ruhumda.”
  • Moon Streamalıntı yaptı6 yıl önce
    “L’improvisation de la vie humaine,” dedi, “insan yaşamının ‘doğaçlamasını’, hiçbir şey bitmemiş bir ezgi kadar iyi anlatamaz. Ya da eski bir adres defteri kadar.”
  • Moon Streamalıntı yaptı6 yıl önce
    kez birisiyle birlikte yaşadıktan sonra, tek başına yaşamak bir işkence olur. Saatin tiktakları ansızın durunca, yalnızca odunlardan yükselen alevlerin aydınlattığı bir odaya çöken sessizlik, bomboş bir evdeki korkunç gölgeler... Tek başına yaşamanın dehşetini göze almaktansa, can düşmanınızı eve almak yeğdir
  • Moon Streamalıntı yaptı6 yıl önce
    Ama kahveyi kahve yapan yalnızca sıcaklığı, dekoru ve ışıltısı değildi. Kasabalıların gözünde kahvenin bunca değer taşımasının daha derin bir nedeni var. Derinlerde gizli bu neden, bu yörede yaşayanların eskiden tatmadıkları bir kıvanç duygusuyla ilgilidir. Bu yeni kıvanç duygusunu anlayabilmek için insanların yaşamına ne ucuz bir değer biçildiğini düşünmek gerekir. Bir fabrikanın çevresinde genellikle çok sayıda insan yaşar. Ama bu ailelerin pek azı yaşamlarını sürdürmeye yeterli yiyecek, giyecek ve yağ alabilirler. Yaşam bazen yalnızca sağ kalmak için gerekli şeyleri elde etmek uğruna girişilen uzun ve bunaltıcı bir didinme olur çıkar. İnsana tuhaf gelen de şudur: Yararlı her şeyin bir fiyatı vardır, yalnızca parayla satın alınabilir. Düzen bunun üzerine kuruludur. Bir balya pamuğun ya da çeyrek bir litre pekmezin fiyatını bilirsiniz, bunun nedeni aklınıza bile gelmez. Oysa insan yaşamına hiçbir değer biçilmemiştir. Bize bedava verilip, geri alındığında da bir şey ödenmez. Peki nedir değeri? Çevrenize şöyle bir bakarsanız, bazen çok düşük bir değer biçildiğini, bazen de hiçbir değer biçilmediğini görürsünüz. Çoğu zaman çalışıp ter döktükten sonra düze çıkmazsanız, ruhunuzun derinliklerinde pek bir değer taşımadığınız duygusu doğar.
    Oysa kahve sayesinde hemen herkes bu kıvanç duygusunu tattı, çocuklar bile; çünkü kahvede oturmak için yemek ya da bir kadeh olsun içki siparişi vermek zorunda değildiniz. Şişelerde beş sente soğuk içecekler vardı. Buna bile paranız yetmiyorsa, Miss Amelia’nın bardağını bir peniye sattığı, pembe renkli, çok tatlı bir vişne suyu vardı.
  • Moon Streamalıntı yaptı6 yıl önce
    Gerçi bu sevgi dışa yansıyan yönleriyle gerçekten de üzücü ve gülünçtü, ama asıl öykünün sevenin ruhunda geçtiğini unutmayın. Tanrı’dan başka kim bunu ya da başka birisinin sevgisini yargılayabilir?
  • Moon Streamalıntı yaptı6 yıl önce
    Ama çocuk yüreği duyarlıdır. Dünyaya gözlerini açınca acımasızlıkla karşılaşan çocuğun yüreği de tuhaf bir değişime uğrayabilir, incinmiş bir çocuğun yüreği büzüle büzüle ilerde bir şeftali çekirdeği kadar sert ve pürüzlü olur. Ya da yine böyle bir çocuğun yüreği irinlenip kabarır, öyle ki onu bedeninin içinde taşımak bile kendisine acı verir, en olağan şeylerden kolayca yaralanıp örselenebilir.
  • Moon Streamalıntı yaptı6 yıl önce
    Her şeyden önce, sevgi iki kişi arasında ortak bir yaşantıdır. Ama ortak bir yaşantı olması, ikisi için de benzer bir yaşantı olduğu anlamına gelmez. Bir seven vardır, bir de sevilen. Ama bunlar başka başka diyarların insanlarıdır. Sevilen çoğu zaman sevenin içinde uzun zamandır saklı duran sevgi için yalnızca bir uyarıcıdır. Her nasılsa, seven de bilir bunu. Ruhunda sevgisini eşsiz bir duygu olarak algılar. Tuhaf, yeni bir yalnızlık duymaya başlar. Ona acı veren de bu duygudur işte. Bu yüzden, sevgisini elinden geldiğince içinde barındırmalı, kendisine yepyeni bir iç dünya yaratmalıdır. Kendisiyle bütünleşen, yoğun, tuhaf bir dünya... Şunu da ekleyelim: Söz ettiğimiz bu seven kişinin nişan yüzüğü almak için para biriktiren bir delikanlı olması gerekmez. Seven kişi erkek, kadın, çocuk ya da yeryüzünde yaşayan herhangi birisi olabilir.
    Sevilen de her türlü tanımlanabilir. En olağandışı kişiler bile sevgi için bir uyarıcı olabilir. Eli ayağı tutmayan bir büyük-büyükbaba yirmi yıl önce bir gün öğleden sonra Cheehaw sokaklarında gördüğü tuhaf bir kızı hâlâ seviyor olabilir. Bir rahip, kötü yola düşmüş bir kadını sevebilir. Sevilen, düzenbaz, saçı başı pislik içinde, hatta kötü alışkanlıklar edinmiş birisi olabilir. Evet, seven de herkes kadar görebilir bunu; ama sevgisinin gelişimini zerre kadar etkilemez böyle olması. En sıradan birisi coşkun, ateşli ve bataklıktaki zehirli zambaklar kadar güzel bir sevginin nesnesi olabilir. İyi yürekli birisi gerek amansız gerek rezilce bir sevgiyi uyarabilir. Abuk sabuk konuşan bir deli, başkasının yüreğinde yalın, duygulu bir şiir yaratabilir. Demek ki, sevginin değerini, özgünlüğünü yalnızca seven belirler.
    İşte bunun içindir ki çoğumuz sevilmektense sevmeyi yeğleriz. Hemen herkes seven durumunda olmayı ister. Derin bir gizeme dayanan acı gerçek ise sevilmenin çoğu kişi için katlanılmaz bir durum olduğudur. Sevilen korkar, nefret eder sevenden. Üstelik haklıdır da, çünkü seven sevdiğini durmadan çırılçıplak soymaya çalışır. Seven, sevdiğiyle ilişki kurmaya can atar, bu ilişki ona yalnızca acı bile verse.
  • Moon Streamalıntı yaptı6 yıl önce
    Oysa bir kahvede bir araya gelmek bambaşka bir şeydir En zengin, en görgüsüz, kırk yıllık kabadayılar bile bir kahvedeyken yol yordam bilir, kimseyi aşağılamazlar. Gözlerinde minnet okunan yoksullar bir tutam tuz serperken bile ezilip büzülürler. Bir kahve ortamı insanları dostluğa, yemeye içmeye, bir ölçüde neşelenmeye ve ince davranışlara özendirir de ondan.
  • Moon Streamalıntı yaptı6 yıl önce
    Kendilerini başkalarından, daha sıradan kişilerden ayrı kılan bir niteliğe sahip kimseler vardır. Böyleleri çoğu zaman yalnızca küçük çocuklara özgü bir içgüdüye, kendileriyle dünyadaki her şey arasında yakın ve yaşamsal bir ilişki kurma içgüdüsüne sahiptir.
fb2epub
Dosyalarınızı sürükleyin ve bırakın (bir kerede en fazla 5 tane)