diye sordu. Anneme “Anne uzun zamandır benimdi. Ama, şimdi babaannemin bardağıdır ona hediye ediyorum.” dedim. Annem elindeki çantayı yere bıraktı, bir elini bardağa uzattı diğer eli ile yanağımı okşadı ve anlımı öptükten sonra hiçbir şey demeden bardağı oyalı havlunun içine koydu. Annem “Kızım ben hastaneye gidiyorum, sen evine mukayyet ol” dedi. Dış kapımızından dışarı çıktı; hadi ben gittim kızım, sen içeri gir dedi. Ben kapıyı kapatmaya çalışırken kapımızın gıcırtısı da sanki anneme güle güle diyordu. Gıcırtının ardından daha ben kapıyı örtmeden, annem “Hülya, Hülya” dedi. İrkilerek aralıklı halde duran kapıyı; merakla yeniden açtım annem, kızım ben tabak kaşık unuttum dedi. Hızla içeri girdi çeyiz sandığında yıllardır sadece misafir geldiğinde verdiği değerden ötürü zaman zaman kullandığı porselen tabaklardan ikisini aldı; ayrıca amcamın, annem gelin iken görmek için Kıbrıs’tan özel aldığı, üzerinde Kıbrıs haritası olan kaşıkları da avuçlayarak aldı. Onları çantaya yerleştirerek evden ayrıldı.