Burnuna, kimi kekre kimi hafif, kimi tatlı kimi acı, kimi biber gibi keskin ve tuz gibi taneli kimi kayısı gibi tatlı ve süt gibi ılık, milyonlarca koku çarptı. Hava seslerle doluydu – ezan sesi, kırbaçların şaklaması, sokak satıcılarının feryatları, çene çalmalar ve gülüşler ve daha önce hiç duymadığı şarkılar. Yıllar sonra, ihtiyar olduğunda, Buenos Aires’teki Yahudi mahallesinde saatler ve kol saatleri sattığı dükkânının önündeki alçak taburede otururken, büyükbabam bu melodilerden bazılarını hatırlayacak ve söylemeye çalışacaktı