Komisyon

Türkler Cilt 01 İlkçağ

Kitap eklendiğinde bana bildir
Bu kitabı okumak için Bookmate’e EPUB ya da FB2 dosyası yükleyin. Bir kitabı nasıl yüklerim?
1623 bilimsel çalışmadan oluşan bu ana eserde 30 000''den fazla görüntü malzemesi kullanılmıştır. Dörtte biri renkli ve 90 g. lüks kuşe kağıda basılmıştır. Bu kaynak eser Türkler hakkında merak ettiğiniz herşeyi bulacağınız en geniş kapsamlı çalışmadır. Yayın Kurulu: Yayın Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu Yayın Danışmanı Porf. Dr. Halil İnalcık Danışma Kurulu Başkanı: Prof. Dr. Abdülhaluk Çay
Bu kitap şu anda mevcut değil
2.812 yazdırılmış sayfalar
Bunu zaten okudunuz mu? Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
👍👎

Alıntılar

  • Faik Eryaşaralıntı yaptı5 yıl önce
    Hunlarla konuşmayı kabul eden kumandanlardan biri Plintha idi ve bu Theodosios’un sarayında nüfuz kazanan bir Got’du. Bu esnada Rua öldü ve bu olay Bizans’ta bir ferahlık sebebiydi. Zira onun harp tehdidi imparatorlukta bir gerilim sebebi olmuştu. Rua’dan sonra Bleda ile Attila onun yerine geçmişlerdi.48

    İktidara gelen iki kardeşin karakterlerinin birbirinden farklı olduğundan başka bir bilgimiz yoktur. Attila’nın karakteri hakkında azimli, kararlı, merhametsiz bir şahsiyeti olduğu bildirilir. Bizans senatosu, Rua’nın ölümünden sonra da Hunlarla müzakerelerin devamına karar verdi. Plintha idaresinde bir heyeti Margus şehrine gönderdi. Morova ırmağının Tuna’ya döküldüğü yere yakın bir şehir olan Margus önemli bir ticaret merkeziydi. Bizans heyeti Bleda ve Attila’nın elçilerini şehrin surları dışında karşıladılar ve Hunlar atlarından inmek istemediklerinden müzakereler at sırtında sürdü. Aslında müzakereler formaliteleri yerine getirmekten ibaretti, zira Hunların isteklerinin hepsi kabul edilmişti. Antlaşmaya göre Bizanslılar bundan böyle Hun kaçaklarını kabul etmeyecek ve o güne kadar sığınanları da geri vereceklerdi. İade edilmeyenlerin her biri başına 8 Solidus ödenecekti. Bu para ile o bölgede 100 kile buğday (Mod) satın alınabiliyordu. Bundan başka Bizanslılar, Hunların Harp halinde bulundukları hiçbir kavimle ittifak kuramayacaklardı. Yine bu antlaşma, Hunlara imparatorluk şehirlerinde ticaret hakkı tanıyordu. Plintha, Hunlara ödenen verginin iki misline çıkarılmasına razı olmak zorunda kaldı. Bu 700 Libre altın (yaklaşık 229 kilo) idi. 435 Margus Antlaşması aslında bir emirname idi ve böylece muharebenin önü alınmış oluyordu
  • Faik Eryaşaralıntı yaptı5 yıl önce
    Bu sıralarda Hun İmparatorluğu en parlak devrine erişmişti. Lâkin devletin bünyesinde meydana gelen bir arıza ile sarsılacaktı. Attila, sadık adamları ve o zamana kadar iktidardan uzak kalan Cermen vassallerine dayanarak kardeşi kağan Bleda’yı pusuya düşürerek öldürdü. Bleda’nın sadık adamlarını kendisine itaate zorladı. Attila’nın nasıl olup da Bleda’yı bertaraf ettiği meselesi Hun tarihinin en karanlık anlarından biridir. Bu olayı kaydeden çağdaş kaynaklar açıklamada bulunmazlar. Attila’nın iktidarı ele geçirmesinde yardımcı olanlar, sarayın seçkin halkı, dost ve bağlı kimselerdi. Bu seçkin alt tabakanın başında Onegesios ile Scotta kardeşler bulunuyorlardı. İsimlerinden de anlaşıldığına göre bunların Yunanlılaşmış Pontus bölgesinden olmaları gerekir. Bunlar, Yunanca-Lâtince ve Huncayı aynı derecede iyi biliyorlardı. Onegesios, devlette Attila’dan sonra en yüksek mevki sahibi idi, yani başvezirdi. Scotta ise Attila’nın mahrem adamı olmakla ün kazanmıştı, birçok defa elçilik hizmetinde bulundu. Attila’nın makbul kişilerinden biri de karanlık menşeli Berichus idi. Bu insanlarla aynı seviyede bulunanlar arasında Attila’nın amcası Aybars ile Got asıllı Laudaricus vardı ve bu bir doğu Cermeni idi. Belki Hunlarla ittifak halindeki bir kavmin kralı idi. Bu yakın adamları, iktidara gelmesinde ona yardımcı olmuşlardır. Fakat asıl iktidar değişimi esnasında vassal Cermen kavimleri Attila’yı desteklediler. Bunlar arasında Edeko ile Ardarik başta gelirler. Skir muhafaza kıtaları kumandanı Edeko, herhalde Attila’nın yanında kamp kurmuştu. Askeri üstünlük bakımından Gepid kralı Ardarik önde gelenlerdendi. Ardarik, Attila’nın mahrem adamı, düşüncelerine değer verdiği krallardan biriydi. Rua’nın sırdaşı Esla, büyük toprak sahibi ve büyük Türk beyi Eşkam Attila’nın tarafını tutmuşlardır.54

    443’de Hunlarla imzalanan barıştan sonra Bizans, birbiri ardından meydana gelen doğal afetlere uğradı. Barışın ardından gelen kış uzun geçmiş, kar altı ay yatmış ve insanlarla hayvanların binlercesi telef olmuştu. Ertesi yıl Bitinia’da korkunç bir sel felâketi yaşandı, her tarafı su bastı. 445’de sirklerde birçok adam öldü ve halktan pek çoğu vebadan telef oldu. 446’da İstanbul’da yiyecek sıkıntısı başladı ve bunun ardından bulaşıcı hastalıklar göründü. Theodosios’un nazırları kuzey sınırında bir tehlikeyi göze alacak durumda değillerdi. 27 Ocak 447 sabahı saat 2’de ender depremlerden biri oldu, şehir toptan altüst olmuş, denizde ve karada sayısız felâket meydana gelmiştir. Theodosios surlarından uzunca bir kesit devrilmiş, 57 kule harap olmuştur. Bunların arasında zahire ambarı olarak kullanılanları da vardı. Trakya, Marmara ve Kiklad adaları da bu felâketten kurtulamadı. Diğer Bizans şehirlerinde de hasar ağırdı. Büyük hasar gören başşehirde açlık ve bulaşıcı hastalıklar baş gösterdi. Bu depremden birkaç gün sonra gökyüzünden yağmur boşalmış ve seller ırmaklara dönmüştü. Tepeler dümdüz olduğundan İstanbul da birçok ev yıkılmıştı. Bu büyük şehri hiçbir şey kurtaramayacak gibi görünüyordu. Üstelik halkın pek çoğu yıkılan harabeler altında gömülmüştü. Bulaşıcı hastalıklardan binlerce insan öldü. Fakat, kısa süren bir panikten sonra İstanbul halkı toparlandı, bütün yıkılan surlar felâketten 60 gün sonra onarıldı. Attila’nın muharebeleri başladığı zaman şehir eksiklerini tamamlamıştı.55

    Attila bu çok uygun fırsatı kaçırmadı. Az önce imzalanan sulhu bir tarafa iterek imparatorluk arazisi üzerine yürüdü. Orduları arasında ilk defa müttefikler seviyesine çıkarılan Cermen kavimleri de vardı. Bu Cermen kavimleri yüzünden Attila’nın artık bir yıldırım harbi söz konusu olamazdı. Halbuki daha önceki muharebelerde sürate ve harekete dayanan Hun taktiği uygulanırdı. Attila’nın bundan sonraki muharebeleri artık Hun tarzında değildi. Bu yeni oluşumdan dolayı ordu çok ağır ilerledi ve aşağı İskitya ve Mösya’ya girdi ve burası 441 seferinin daha doğusunda idi. Mösya da Utus (Vid) ırmağı kenarında Bizans ordusuna cepheden taarruza geçildi, Bizans orduları yenildi. Lâkin Attila düşmanı imha edemedi, ayrıca ordusu çok zayiat verdi. Bu zafer, Attila’nın Bizans ordusuna karşı kazandığı son büyük zaferdir. Bizans ordusu Dobruca’ya çekildi ve muharebe süresince Attila’nın ordusunu arkadan ve yandan tehdit etti. Bu yüzden Attila, İstanbul’a varabilmek için yolunu değiştirerek Sofya üzerinden gitmeye mecbur oldu. Bu gecikmeden faydalanan İstanbul halkı büyük fedakârlıklarla iki ay içinde surları onarmıştır. Hatta, su arkının önünde üçüncü dış sur inşa ederek İstanbul’u zapt edilemez bir hale getirdi. İstanbul’un önünden başarısızlıkla çekilmek zorunda kalan Attila, Termopillere kadar uzanan sahada depremin tahrip ettiği şehirleri yağma etti. Rivayete göre 70’den fazla şehir ve kasaba yağma edilmişti. Manastırlar işgal edilerek rahip ve rahibeler esir alındı. Hunlar daha önceki muharebeleri sırasında halka, kiliselere ve manastırlara fazla zarar vermemişlerdi. Fakat, 447’de yıllardan beri yoksulluk içinde yaşayan ve ganimetlere can atan, her şeye göz diken Cermen ve İrani kavimler ülkeyi istila etmiş, tahripler yapmış ve ellerine geçirdikleri her şeyi çalmışlardır.56
  • Faik Eryaşaralıntı yaptı5 yıl önce
    Coğrafi mevkii itibariyle Semerkand ve Buhara’dan Belh’e giden yol üzerindeki Demir-Kapı, Göktürk ordularının batıda ulaştıkları en son nokta olarak gösterilmektedir.170 Fakat bu, 710-715 yılları arasında, yani II. Göktürk Kağanlığı çağında Türgiş Devleti’nin itaat altına alınmasından sonra batıya yapılan bir seferi anlatmaktadır.171 Maamafih, Bumın ve İstemi Kağanlarla ilgili kitabe metninde “doğuda Kadırgan Ormanına kadar, batıda Demir-Kapı’ya kadar kondurmuş. İkisi arasında pek teşkilatsız Göktürk öylece oturuyormuş.”172 denilmektedir. Görülüyor ki burada bir “kondurma”dan söz edilmektedir. Türkler kondurmak fiilini iskan etmek karşılığında kullanırlardı.173 Bumın ve İstemi Kağanlar Demir-Kapı’ya kadar Göktürk halkını yerleştirmişlerdir. Onların nereye kadar ordu sevkettiklerine dair kitabelerde açıklık yoktur. Demir-Kapı, her iki tarafında yüksek kayaların yer aldığı dar bir geçitti. Geçidin en dar yerinde de Göktürklerin geçişine engel olmak için demirden kapılar yapılmış, çanlar ve çıngıraklarla adeta bir alarm sistemi tesis edilmişti.174 Geçidin uzunluğu 3 km. olmasına rağmen genişliği sadece 10-18 m. kadardı. Göktürklerin güneye doğru yayılmalarına bu ele geçirilemez sanılan geçit de engel olamamıştır. Zira Hsüan-tsang, Demir-Kapı’yı geçtikten sonra Kunduz’da Göktürklere rastlamıştı.175 İstemi Kağan’ın Eftalit Devleti’ne ikinci ve sonuncu darbeyi indirmesi ile Göktürklerin batı sınırları Keşmir’e kadar uzanmıştı.176 Demir-Kapı’nın güneyinde ve batısındaki topraklar, Göktürk hakimiyeti altındaydı. Fakat II. Göktürk Kağanlığı çağında Türk orduları ancak Demir-Kapı’ya kadar ulaşabilmişlerdi. Anlaşılıyor ki İlteriş’in kurmuş olduğu devlet, batıdaki bütün Türklük bölgelerini kapsamıyordu, başka bir ifade ile batıdaki hakimiyet sahası daha dardı. Çünkü bu bölgeler artık Müslüman fatihlerin eline geçmişti.
fb2epub
Dosyalarınızı sürükleyin ve bırakın (bir kerede en fazla 5 tane)