Henri Troyat

Dostoyevski

Kitap eklendiğinde bana bildir
Bu kitabı okumak için Bookmate’e EPUB ya da FB2 dosyası yükleyin. Bir kitabı nasıl yüklerim?
  • Misir Məmmədlialıntı yaptı7 yıl önce
    Bir Yazann Günlüğü’nde şöyle yazacak Dostoyevski: “Kocalarının ardından kendi gönülleriyle Sibirya’ya gelen bu yüce çilekeşleri gözlerimizle gördük. Hiç suçlan olmadığı halde, eşleriyle birlikte aynı işkencelere yirmi beş uzun yıl süresince katlanmışlardı.”
    Görüşme bir saat sürdü. Ayrılırlarken “Aralık Ayı İsyancılarının” eşleri hükümlülere dua ettiler ve her birine, zindanda okunmasına izin verilen tek kitap olan Incil'den birer tane verdiler. Dostoyevski bu kutsal armağanı hiçbir vakit yanından ayırmayacaktır.
  • Misir Məmmədlialıntı yaptı7 yıl önce
    On sekiz gün süren bir yolculuktan sonra 11 Ocak 1850'de sürgünler Tobolsk'a varabildiler
  • Misir Məmmədlialıntı yaptı7 yıl önce
    Çevremizde kar, fırtına,” diye yazıyor Dostoyevski... “Önümüzde Sibirya, ve geleceğimizin gizi; ardımızda tüm geçmişimiz. Hüzün vericiydi bu. Ağladım.”
  • Misir Məmmədlialıntı yaptı7 yıl önce
    Ben neşeliydim,” diye yazıyor Dostoyevski, “Durov durmadan konuşuyordu. Yastıjembski’ye gelince, o, geleceği karanlık görüyordu.”
  • Misir Məmmədlialıntı yaptı7 yıl önce
    1854’te şöyle yazacak Dostoyevski kardeşine:
    “İçinden geçtiğimiz St. Petersburg'a ilgiyle bakmaya koyuldum. Senin evin önünden geçtik. Krayevski'nin evi apaydınlıktı. işte orada ölecek derecede hüzünlendim. Bir Noel ağacı bulunacağını ve Emili Fedorovna’nın da çocukları getireceğini bizzat senden öğrenmiştim; onlara veda ediyormuşum gibime geldi. Ne denli acı duyuyordum onlar için. Aradan çok yıllar geçtiği halde, gözlerim yaşararak kaç kez anımsadım onları!..”
  • Misir Məmmədlialıntı yaptı7 yıl önce
    Birkaç ay önce tam bir özgürlük içinde olan bu adam, kendinde hastalıklar uyduruyor, geceleri can sıkıntısından patlıyordu; ortada bir neden yokken güceniyor, kendisiyle didişiyor, çılgınlıklar yapıyordu; şimdiyse darağacı deneyimini, ayrılışı gürültüsüz patırtısız bir yüreklilikle karşılıyordu. Bedence ve ruhça dengesi bozulmuş bu adam dört yıllık yoksunluktan, soğuktan, zorlu çalışmadan korkmuyor. Bu bizi şaşırtmamalı. Dostoyevski aşın duyguların adamıdır. Olağanüstüde rahat eder. Fırtınada soluk alır. “Bana gelince, sizlerin ancak yan yarıya yürütmek yürekliliğini gösterdiğiniz şeyleri ben sonuna dek götürmekten başka bir şey yapmadım yaşamımda” diye yazacakur Yeraltından Notlar’da. Ve şunu ekleyecektir: “Şu halde, ben sizden daha canlıyım belki de.”
  • Misir Məmmədlialıntı yaptı7 yıl önce
    Sonradan Mi-liukov şöyle yazacakur: “Dostoyevski kardeşlerin vedalaşmasını gören, asıl acı çekenin, biraz sonra Sibirya’ya kürek cezası çekmeye gidecek olanın değil, St. Petersburg'da kalanın olduğuna inanırdı. Büyük kardeşin bakışları gözyaşlarıyla buğulanıyor, dudakları sinirli sinirli titriyordu.
  • Misir Məmmədlialıntı yaptı7 yıl önce
    Cezaevine varır varmaz bir hekim, akıl yetilerinin aşın heyecandan bozulup bozulmadığını anlamak için onları inceden inceye muayene ediyor. Sonra hükümlüler yeniden karşılıklı hücrelerine dağıtılıyorlar. Yalnız kalır kalmaz Dostoyevski kardeşi Mişel’e bir mektup yazıyor:
    “Kardeşim, sevgili dostum,
    Karar verildi. Dört yıl kürek (Orenburg’da sanıyorum), dört yıl da er olarak askerlik görevi için hüküm giydim. Az önce, dediklerine bakılırsa, bugün yarın bizi gönderecekler. Seni görmek istediğimi söyledim, imkânsız dediler... Kardeşim yenilmedim, cesaretimi yitirmedim. Yaşam her yerde yaşamdır. Yaşam içimizdedir, bizi çevreleyen dünyada değil. Yanımda insanlar olacak. .. İnsanlar arasında bir insan olmak, sonuna dek böyle kalmak, koşullar ne olursa olsun gücünü yitirmemek, düşmemek, işte yaşam budur, işte yaşamın gerçek anlamı. Ben onu anladım. Bu düşünce etime dek, kanıma dek işledi...
    Belki gene görüşeceğiz kardeşim; kendine iyi bak, Tanrı aşkına, gelecek buluşmamıza dek yaşamaya çalış. Belki bir gün gene kucaklaşacağız ve geçmişteki güzel yaşamımızı, gençliğimizi, gömmek için şu anda kanayan yüreğimden söküp çıkardığım umutlarımızı birlikte anacağız. Kalemi hiç elime alamayacak mıyım dersin? Dört yıla kadar yazabileceğimi umuyorum. Eğer yazmayı bana yasak ederlerse ölürüm. Kalemimi elimden almasınlar tek, on beş yıl tutuklu kalmaya razıyım...
    Eğer birisinde kötü bir anı bırakumsa, eğer birisiyle kavga ettimse, eğer birisine karşı uygunsuz bir davranışım olduysa, karşılaştığın vakit, söyle onlara unutsunlar bu yakınmaları. Yüreğimde bir kötülük, bir kin yok. Şu dakikada arkadaşlarımdan birini, hangisi olursa olsun önemi yok, öyle sevmek, öyle kucaklamak isterdim ki... Geçmişe baktığım vakit, boşa harcadığım tüm anlan, yaşam hakkındaki bilgisizliğim yüzünden, yanılmalarla, yanılgılarla, önemsiz işlerle yitirdiğim tüm anları düşündükçe bir kan dalgası yüreğimi kaplıyor. En iyiye ulaşmak için değiştireceğim kendimi. Tüm umudum bundadır.
    Ah! ne vakit, ne vakit göreceğim seni? Allahaısmarladık, her şeyden, sevimli olan her şeyden koparıyorum kendimi! .. Bütün bunlardan ayrılmak çok acı. Kendini ikiye bölmek, yüreğini ikiye parçalamak çok acı. Allahaısmarladık! Allahaısmarladık! .. Ama gene göreceğim seni, kuşkum yok bundan, umudumu kesmedim.
    Değişme, beni sev, anılarında sakla beni, senin sevdiğini düşünmek yaşamımın en büyük sevinci olacak. Allahaısmarladık! Bir kez daha Allahaısmarladık!.. Herkese Allahaısmarladık...”
  • Misir Məmmədlialıntı yaptı7 yıl önce
    Bu ölüm yargısının anısı, Dostoyevski’nin kitaplarında yeniden yaşayacaktır. “Kimi insanlar vardır, acı çeksinler diye kendilerine ölüm yargısı okunur ve sonra... Onlara ‘Haydi gidiniz, bağışlıyorlar sizi’ derler.” Böyle yazıyor Dostoyevski Budala’da. Gene aynı kitapta Prens Mişkin, alanda olup bitenlere tıpatıp benzer bir sahneyi anlatır. Bir Yazann Günlüğü’nde Fedor Mihailoviç “Ölüm cezasının ne demek olduğunu biliyor musunuz?” diye soruyor ve ekliyor hemen: “Ölümün yanından sıyrılıp geçmeyenler anlayamazlar bunu.”
  • Misir Məmmədlialıntı yaptı7 yıl önce
    Bu tiksinç mizansenin imparatorun onamasıyla yapıldığından kuşkulanılmamıştı ilkin. Aslında bu oyunu en küçük ayrıntılarına dek imparator hazırlamıştı. iki gün süresince bürolar arasında sıkı yazışmalar yapıldı: Kaç kazık dikmek gerekiyordu? Çükurlar kazmalı mıydı? Tutukluları bağlamak ve gözlerini kapatmak gerekli miydi? Birinci Nikola “genç beyinsizlere”’ koruyucu bir ders vermek istemişti. Gel gör ki, ölçüyü kaçırmıştı. Pişmanlığı uyandırayım derken öldürmüştü.
fb2epub
Dosyalarınızı sürükleyin ve bırakın (bir kerede en fazla 5 tane)