Müsamahanın Resmi
Kudüs’ü teslim almaya gelen Hz. Ömer, Patrik Sophronius’un rehberliğinde Kiyame Kilisesi’ni geziyor.
Vakit ilerliyor, ikindi namazı geçiyor.
Hz. Ömer’in acelesi Sophronius’un dikkatini çekiyor. Buruk bir sesle soruyor:
“Neden acele ediyorsunuz, ey Halife? Biz devletimizi verdik, siz birkaç dakikanızı neden çok görüyorsunuz?”
Hz. Ömer, “Namazım geçiyor, acelem bu yüzden.” diyor.
Patrik hemen bir seccade seriyor:
“Buyurun, kılın namazınızı, burası da ibadet yeridir.”
“Avluda kılıp geleyim daha iyi.” diye cevap veriyor Hz. Ömer.
Patrik daha da buruklaşıyor:
“Neden ey Halife, namazını kilisede kılarsan kabul olmamasından mı korkuyorsun?”
“Hayır” diyor, Hz. Ömer; “kilisenin içinde namaz kılarsam, arkamdan gelecek Müslümanların, ‘Ömer burada namaz kılmıştı.’ diyerek kilisenizi camiye çevirmelerinden korkuyorum”.
Patrik ve rahipler bu hassasiyet karşısında tutulup kalırken, Hz. Ömer sakin sakin dışarı çıkıyor, kiliseden biraz uzaklaşıp abasını yere seriyor. Namazını huşû içinde kılıyor (gerçekten de, Müslümanlar, onun namaz kıldığı yere, bir mescid inşa ediyorlar. Mescid-i Ömer adıyla meşhur olan mescit bugün hâlâ hizmet veriyor).
Hz. Ömer namazını kıdıktan ve Kıyame Kilisesi gezisini tamamladıktan sonra, Patrik Sophronius’tan Mescid-i Aksa’yı göstermesini istiyor.
Mescid’in çöplük hâline getirildiğini gören Hz. Ömer, abasını yere serip çöpleri dolduruyor, götürüp uzaklara döküyor.
Bunu gören Müslümanlar yardıma koşuyor. Kısa sürede çöpler temizleniyor. Çevre yıkanıyor.
Bu olayı Taberî, Yakubî, Belazurî, İbnü’l-Esir böyle anlatıyorlar.