Yalçın bir kaya gibi karşıma dikildiniz. Niçin bu kadar geç rastladım size?
O sırada saat 24’ü vurdu.
Snelman, “Artık geç oldu sanırım.” dedi.
Avusturyalı şöyle karşılık verdi:
_ Gerçekten de vakit geç oldu. Ama geç olan vakit, bu geceki vakit değildir. Geç olan asıl vakit, asıl benim hayatımdaki zamandır.
Ah, ne olurdu, ben daha genç yaşımdayken, Snelman’la böyle bir kez görüşmüş olsaydım. O zaman ben büsbütün başka bir insan olurdum.
Snelmanlarla görüştükten sonra benim neslim de bambaşka bir nesil olurdu. Ama şimdi iş işten geçti... Artık vakit geç oldu... Artık uyumaya gidelim...
Aziz Snelman, aramızda garip bir iletişimsizlik var... Bana elinizi veriniz...
Bu istek karşısında Snelman elini uzatmış.
Avusturyalı bu eli tutup öpmüş.
Snelman şaşkın bir hâlde elini çekip “Ne yapıyorsunuz?” diye sormuş.
Avusturyalı:
_ Siz en iyisi, beni kendi hâlime bırakın! Ben sizin elinizi değil, her dürüst insanın yüreğindeki Snelmanlığın elini öpüyorum. Kendi içimde gömülü olan ruhumu öpüyorum, cevabını vermiş.
_ Ben bu sözlerden birşey anlamadım, demiş Snelman.
_ Anlamanıza da gerek yok zaten, demiş Avusturyalı, “Siz benim Slav ruhumun özelliklerini biraz zor anlarsınız!..
Ertesi gün Snelman, Suomi’ye hareket etmiş.
İki-üç hafta sonra beş satırlık imzasız bir mektup almış. Mektupta şunlar yazılıymış:
“Siz benim ruhumu tersine çevirdiniz. Şimdi artrk benim bu hayata tahammülüm yok. Şimdiye kadar yaşadığım şekilde yaşamak, bana iğrenç geliyor. Sanki istemeyerek hayatıma son