Benim gibi içi ölmüş bir insanın –bunları yazmaktan neredeyse utanç duyuyorum– ansızın yeniden çiçeklenişini, damarlarımda kanın kızıl ve huzursuz akışını, duyguların bu sıcaklıkla ağır ağır uyanışını ve tatlı ya da buruk, bilinmeyen bir meyve gibi olgunlaştığımı hissettim.