Zaman akıp geçiyor üzerimizden. Kervanlar geliyor uzak diyarlardan ve kervanlar uzak diyarlara gidiyor.
Konanlar, göçenler, ağlayanlar ve gülenler var her yanda. Bize uçsuz bucaksız görünen, fakat şu uçsuz bucaksız âlemde bir nokta kadar küçük dünyamız hiç durmadan dönüp duruyor.
Bir kenara oturup seyrediyor ve şaşkınlık içinde kalıyorum. Birileri diş biliyor durmadan. Birileri bıçaklarını biliyor, kan deryalarında boğulmak için. Bin bir çeşit silah milyonlarca kurşun boşaltıyor göğsünden. Şehirler patlıyor ve annelerle çocuklar birbirlerine sarılarak toprağa düşüyorlar.
Dağlar devriliyor birbiri peşine. Ormanlardan kuşların çığlıkları yükseliyor. Birileri ormanları ucundan tutuşturup ateşe veriyor.