ediyor.”
Bunun üzerine, dolabın üzerinde işleyen çalar saate baktı. “Ulu Tanrım!” diye düşündü. Saat altı buçuktu ve yelkovan yavaşça ilerlemeye devam ediyordu; hattâ buçuğu da geçiyor, çeyrek kalaya yaklaşıyordu. Saat çalmamış olabilir miydi? Yataktan bakıldığında saatin doğru şekilde dörde kurulmuş olduğu görülüyordu; kesin çalmıştı da. İyi de, mobilyaları bile titreten bu sesi işitmeden uyuya kalmış olması mümkün müydü ki? Gerçi huzurlu uyuduğu söylenemezdi, ama derin uyuduğu kesindi. Peki şimdi ne yapacaktı? Bir sonraki tren yedideydi; ona yetişebilmek için deliler gibi acele etmesi