z. Âdem, bu emri bildirdiğinde büyük oğlu Kâbil buna itiraz etti. Çünkü evlenmek zorunda kalacağı kız, kendi ikizine göre pek güzel sayılmazdı.
Sonunda Kâbil, niyetini belirterek ikiziyle evlenmek istediğini söyledi.
Hz. Âdem, bunun Allah tarafından yasaklandığını açıkça belirtse de, Kâbil böyle bir şeyi kabul etmiyordu. Sonunda Kâbil, erkek kardeşini kıskanmaya başladı. Ve kıskançlığı her geçen gün daha da arttı.
Hz. Âdem, en sonunda bu işi Allah’a havale etti. Ve çocuklarıyla konuşup:
“İkiniz de Allah için bir şey adayın. Ve kabul edilmesi için dualarda bulunun. Allah, haklı olanın adağını kabul etsin. O kişi de istediği kızla evlensin.” dedi.
Hâbil ve Kâbil, söz konusu adakları kendi mallarından vereceklerdi.
Bu yüzden Hâbil, otlattığı hayvanların en güzelini, üstelik de en semizini seçti.
Kâbil ise çiftçilik yaptığından, bir balya buğdayı adak olarak verdi. Fakat iri başaklara kıyamıyordu. Sonunda en bozuk başaklardan bir balya yaparak Nevz Dağı’na yöneldi. Ve adağını Allah’a takdim ettiğinde, verdiği şey bir rüzgârla darmadağın edildi.
Fakat Hâbil’in adağı yüce Allah tarafından makbul bulundu.
Kâbil bunun üzerine iyice kızdı ve kardeşiyle konuşarak onu öldüreceğini söyledi.
İlk Kan
Hâbil, abisinden daha kuvvetliydi. Buna rağmen işi alttan alarak: