• Bilinçaltımızın asıl amacı –ne yazık ki– mutlu etmek değil. Onun ilgilendiği tek konu bizi hayatta tutmak. Bunu bizi mutsuz etme pahasına yapıyor.
• Tüm vücudumuzu kontrol ediyor. Dışarıdan gelen tüm "tehditlere" yanıtlar vererek tüm sistemi canlı tutmaya çalışıyor. Ancak, hayatta tutma olayını biraz da "buluttan nem kapar" modda devam ettiriyor. Kitabın ilerleyen bölümlerinde göreceğiniz gibi bilinçaltı, tehlikeleri gereğinden fazla ciddiye alıyor.
• Özellikle hayati tehlike olduğunu düşündüğü anlarda, çevrede olanı biteni tüm detaylarıyla kaydediyor. Görüntüleri, sesleri, hisleri, tatları, kokuları, düşünceleri... Daha sonra kaydettiğine benzer uyarıcılarla karşılaştığı an "otomatik olarak" aynı tepkileri veriyor. Tek amacı bizi tehlikeden korumak. Ancak, ne yazık ki "tehlikeyi yaratan"la o an "tesadüfen o mahalden geçen" arasında pek bir ayrım yapmıyor. Kısacası, kurunun yanında hiç acımadan yaşı da yakıyor. Hatta bazen her yangın mahallinde göründükleri için tehlikeden "itfaiyecileri" bile sorumlu tutabiliyor.
• Beynimizin ve bilinçaltımızın ne kadar güçlü olduğu sürekli söylenir. Ancak bilinçaltı çok güçlü olsa da, ne yazık ki çok da akıllı değil.
• Yaptığımız en büyük yanlış, onun mükemmel bir bilge olduğunu ve bir anda son haline geldiğini düşünmek. Ancak bu doğru değil. Beynimiz yenilenmeden, şu anki ihtiyaçları planlanmadan bu hale gelmiş. Ek yazılımlar, yamalar daha eski programlara eklenmiş. Milyonlarca yıl önceki ihtiyaçlara cevap veren yazılımlar hâlâ çalışmaya devam ediyor. Bir başka deyişle yeni programlar eskilerle beraber çalışıyor.
• Bilinçaltımız her şeyi fiziksel olarak görüyor. Mesela işimiz, okulumuz, tuttuğumuz futbol takımı, yaklaşan bir sınav gibi daha soyut konuları anlayamıyor. O sadece fiziksel cisimlerden, tehlikelerden, gerçekten elle tutulur nesnelerden anlıyor. Kavramsal, soyut tehditlere çok ilgisiz fiziksel cevaplar veriyor. Yaptığı büyük işlerin yanında, ne yazık ki bazen saçmalıyor!