Fakat Alman Kızıl Haçı’nın sorunları ile kıyaslanırsa, Alman olmayan sivil savaş kurbanlarını izleyen örgütün sorunları daha yoğundu. Ölüler, kayıplar, SS tarafından çalınıp, isimleri değiştirilerek Alman ailelere evlatlık verilmiş çocuklar, bu örgütün uğraşları içindeydi. 1968 yılında Arolsen’deki kayıtlar, yedi milyon olayın işlendiği 28 milyon karta ulaşmıştı. Bütün bilgiler, SS kayıtlarının doğruluğunu simgeliyor ve daha çok Yahudi kurbanları kapsıyordu. Kızıl Haç uzmanları, SS din görevlileri arasında çeşitli uluslardan gelmiş insanların da yer aldığını büyük bir şaşkınlıkla saptamışlardı. Bu görevliler, kampa yeni gelen, çalışan veya ölen insanların isimlerini, tutulan kayıtlara, değişik biçimlerde yazmışlardı. Örneğin; Arolsen’deki görevlilerin açıkladıklarına göre; (John) adı, 160 değişik biçimde yazılmıştı. Kızıl Haç izleme servisi, içinde Schwartz adı geçen, 45.000 ayrı olayla ilgilenmek zorunda kalmış, bu isim de 44 değişik biçimde yazılmıştı. Öte yandan, Alman SS kayıt memurları da Slav isimlerini yazmakta güçlük çekmişler, birçoğunu seslere ait özel işaretlerle fonetik olarak yazmışlardı. Alman olsun veya olmasın, SS kayıt memurları, genellikle okuması yazması kıt olan kişilerdi. Bu nedenle tutsakların isimlerini yanlış yazılabiliyor, tutsak el değiştirdikçe ismi de değişiyordu.