Bu romanda, her adımınızla böcekler kaçışıyor, yarasalar kanatlanıyor. Tozlar uçuşuyor. Kelebekler değil. Çok eski fotoğrafların hepsi yerde. Her adımınızda Ptolemy Grey'in evinde bir pencere açılıyor. Bu pencereleri siz okur için açan, uzun ve güzel bacaklı, Bay Grey'e göre çok daha güzel bacaklı, melez güzel Rubyn. Bay Grey, hayatını değiştiren bu genç kızla konuştukça 91 yıllık hafızasına da gün ışığı vuruyor. Amerika İç Savaşı hakkında dinlediği ilk gürültülerden, 1920'lerde bir siyahı vuranın yargılanmadığı günlere, ıstıraplı aile hikayelerden baş döndüren aşklara kadar hepsi bu kafanın içinde.
Sözünden çıkmadığı bir şeytanı var. Altınları da var. E bir de kadınları var bu yaşlı adamın ve dev gibi bir sevme eğilimi. Onurlu. Romanın bazı bölümlerini Irak Savaşı haberleri ile açan Mosley, sadece bu kadınlar için değil, tüm atmosferde yer yer gerçek bir bluesa dönüşen bir dil kullanmış. E peki nereye gidiyor bu roman? Söylenmez tabi. Ama şunu dillendirelim: Polisiye gücün merkezlerinden olan ve daha önce okuduğunuz Mavi Elbiseli Şeytan'ın yazarı Mosley'den korkmalı. Ondan korkun!
(Tanıtım Bülteninden)