Yazdıklarımın besleyeni acıydı. İçindeki çelişkileri özellikle bıraktım. Aşk, ayrılıklar, acılarla tam bir çelişki yumağıydı. O’nun yokluğu acıyı besledi. Acı da yazıyı. O’na sahip olsaydım da hiçbir şey yazmasaydım… Bunu tercih eder miydim?
Bir kadeh şarap içmek gibiydi gözlerin bana…
Baktıkça gevşiyor, rahatlıyordum.
Sonra bir gün görünmez oldun.
Görünmezliğinin görünür olmaya başlamasıyla
artık tamamen yok olduğunu anlamaya başladım.
Kirli bir alev yalazıydı beni karartan… Ne kadar kalbinin kenarından akan bir sızı da olsam içine işleyememişim.
Acı, içimi ilmek ilmek dokurken sen yeni yemek tarifleriyle
onu daha mutlu etmeye çalışıyordun.
Bu ona verdiğin değeri gösterir. Ben acılar içinde kıvranırken
onu değerler içinde yüzdürmekti senin aşkın.
Ve bir günceyi okumaya davet bu kitap.
Senin, benim, onun hayatına bir bakış.
Aşka, kadına, erkeğe dair yazılmış kurgusu olmayan
çıplak, dürüst ve şeffaf bir günlük.
Biliyorum sen de dolandın o ÇEMBER’e hayatının bir yerinde.
Kendinizi bulmanızı dilerim.