Savaş Ve Barış

“Onu bana Tanrı verdi,” (Napolyon’un taç giyerken söylediği söz.) Ona dokunacak olanın vay haline, diyerek sözü İtalyanca yineledi.”

Ne zamanım, ne de becerim, tasarladıklarımı bütünüyle gerçekleştirmeme elvermedi ve şimdi özel bir derginin gösterdiği konukseverlikten, ilgilenecek okurlar için, yazarının yapıtı üzerine görüşlerini, kısa da olsa açıklamak için yararlanıyorum

“Yok canım, ne erkeni? Analarımız on iki, on üç yaşında nasıl kocaya varırlardı?”

“Herkes yalnızca kendi düşüncesiyle savaşmış olsa savaş olmazdı,” dedi.

düşmüş bir kadını

de eskiden olduğu gibi tam anlamıyla serbesttir. Kendisine mutluluklar dilerim,”

Kontes Rostova’ya söyle, şimdi

Şimdi onu kötüleyenler ve suçlayanlar

zevkinizden başka öbür insanların mutluluğu, rahatı diye bir şey vardır;

Kendisini alçalmış olarak gören

bir insanın istencini etkileyip onu egemenliği altına almak ve yönetmek Dolohof için ayrı bir zevk kaynağı, bir vazgeçilmez alışkanlık, sözün kısası

insanlar ona kendilerini yaşam sıkıntısından korumaya çalışan o erler gibi görünüyordu. Kimi yüksek makamlara kavuşmak, kimi kadınla, kimi oyuncakla, kimi atlarla, kimi siyasayla, kimi avcılıkla, kimi şarapla, kimi devlet işleriyle uğraşarak.

Bu öyküye göre, erler savaşta, düşman ateşi altındaki siperlerde, yapılacak işleri olmadığı vakit, tehlikeye daha kolay göğüs gerebilmek için kendilerini oyalayacak bir iş bulmaya çalışırlardı. Bütün

kendilerini yaşam sıkıntısından korumaya çalışan o erler gibi görünüyordu

erler savaşta, düşman ateşi altındaki siperlerde, yapılacak işleri olmadığı vakit, tehlikeye daha kolay göğüs gerebilmek için kendilerini oyalayacak bir iş bulmaya çalışırlardı

Ancak iki şişe şarap içtikten sonradır ki, bulanık bir biçimde, yaşamının kendisine dehşet ve korku veren o karmakarışık düğümünün, aslında, hiç de korkunç olmadığını kavrıyordu.

eğilimi duyduğu zaman, tam anlamıyla huzura kavuşabiliyordu ancak.

zihninde her düşünceyi özüne, derinliğine varmadan, yalnız yüzeyden kavrama

art arda birkaç bardak şarap içip de bedenini tatlı bir uyuşma sardığı

beri de yaşıyorum demektir.”