Cennet çiçekleri, gönül meyveleri, gözlerimizin sevinci, İlâhî ihsan ve rızıklar olarak nitelenen çocuklar aynı zamanda ana babalar için emanet, sorumluluk ve imtihandırlar.
Çocuk yetiştirme, ona sevgi ve şefkat gösterme, onunla ciddi olarak ilgilenme, yaratılıştan sahip olunan duygular olmasaydı, herhalde anne babalar veya onların yerini tutan yakınlar çocuk yetiştirmenin gerektirdiği sabır ve tahammülü gösteremez, kendi beden ve ruh ihtiyaçlarından fedakârlık ederek onların dertlerini yüklenemez, ihtiyaçlarını karşılayamaz, terbiyeleriyle meşgûl olamazlardı.
Peygamberimiz Hz. Muhammed[s.a.v], iyi ve müşfik bir baba idi; çocuklarına samimi ve içten bir sevgi besliyor, yeri geldikçe bu sevgisini izhar ediyordu. Çocuklarıyla olan ilişkileri sadece maddî ve geçici duygulara değil, köklü fikirlere ve derin sevgiye dayanıyordu. Onların dünya ve âhiret hayatlarında gerçekten mesud, bahtiyar ve başarılı olmalarını istiyordu. Bu sebeple kendi çocuklarına ve bütün çocuklara iyilik, takva ve ahlâkî mükemmellik gibi ebedî değerleri miras bıraktı.
Anne babalar, her alanda olduğu gibi çocuklarını yetiştirirken muhakkak bu mükemmel modeli esas almalıdırlar.