Alkali Yaşam

Yine kanser örneğinden yola çıkarsak; kanser, bütün vücudu sarıp, hayati organları bloke etmeden önce fark edilirse, kemoterapi, radyoterapi veya ameliyat gibi yıpratıcı yöntemlere gerek kalmadan engellenebilir. Bunun için oruç tutma, kolon yıkama, çiğ sebze ve meyve suyu içerek, detoks terapisi yaparak, bitkisel destek ürünleri kullanarak kan ve dokuları alkalik yaparak, oksijen takviyesi yaparak hastalığın seyrine olumlu yönde müdahale edilebilir.

Mikroplar gibi kanser hücreleri de gelişebilmek için asidik ve oksijensiz ortamları tercih eder. O hâlde, vücudu asidik olmaktan ve oksijensiz bırakacak alışkanlıklardan uzaklaşarak, kanı alkali hâle getirerek kanseri yok edebiliriz.

Kanserin çözümü için uygulanacak formül, doku kirliliğini temizlemek, sisteme yiyecek, su, hava, ilaç ve diğer dış etkenlerle girerek insan vücudunu çöplük hâline getiren toksik atıklardan kurtulmaktır. Bu işlem bir bataklığı görüp sadece sinekleri ortadan kaldırmaya uğraşmak yerine bataklığı kurutarak kesin çözüme ulaşmaya benzer.

insan doğru beslendiğini düşünebilir ama beslenme ne kadar sağlıklı olsa da vücutta devamlı toksin oluştuğu için bu organları her sene ikişer ilkbahar ve sonbaharda en az bir defa olmak üzere temizlemek gerekir. Bu temizleme belli bir usulle ve sıralama ile yapılır. Bu usul ve sıralamaya dikkat edilerek yapılan vücut temizliğiyle, insan sağlığı korunabilir ve sahip olunan bazı hastalıklardan kurtulma söz konusu olur.

İstatistikler kanser vakalarının sadece yüzde 5 ila 10’u için hatalı genlerden kaynaklı olduğu sonucuna varmıştır.

100 gr sardalye / 400 mg kalsiyum
100 gr esmer su yosunu / 1093 mg kalsiyum
100 gr susam tohumu (tahin) / 1160 mg kalsiyum

100 gr pastörize inek sütü / 188 mg kalsiyum
100 gr badem / 254 mg kalsiyum
100 gr brokoli / 130 mg kalsiyum
100 gr kale / 187 mg kalsiyum

Amerika’da yapılan araştırmalarda, genç kızların gelişimi araştırılırken, erkeklik genlerindeki dikkat çekici artışı tespit etmeleri üzerine, süt ve süt ürünleri tüketimi fazla olan bölgelerde farklı bir çalışma yapılmış, bunun sonucunca bu hormonal dengesizliğe sütün neden olduğu anlaşılmıştır. Sütte oynanan oyunlardan biri de, özellikle reklamlarda sıkça kullanılan süt içen çocuklarda “kalsiyum” oranının zenginliğinin konu edilmesidir.

Normal şartlarda inek sütünde insan sütüne oranla yüzde 400’den fazla protein vardır. Bu proteinler, çok güçlü yapışkan bir dokuda olduğu için kitap ciltlerini yapıştırmak amacıyla matbaa sanayinde, posta pullarının arkasında yapışmayı sağlamak için zamk üretiminde kullanılmaktadır. Bu ürün karşısında bağırsaklarınızın düşeceği çaresizliği düşünebiliyor musunuz?
Pastörizasyon. Hani şu raf ömrü neredeyse insan ömrüne yaşıt sütlerin uygulandığı kimyasal süreç. Pastörizasyona tabi tutulan sütte, sindirim için gerekli olan enzimler kaybolur. İnsan vücudu da bu enzimi üretemediği için süt midede kalır. Diğer besinlerle reaksiyona giren süt, çikletimsi, mukus bir tabaka olarak mide çeperine yapışır. Bunu bebeklerin süt içtikten sonra ağızlarından beyaz köpüksü sıvılar gelmesi, daha net açıklar. Bebeğin midesinde sindiremediği sütü, balgamsı sıvı ile dışarı atması, insan bedeninin “sağlıklı içecek” adı altında dayatılan pastörize sütün insan bünyesi tarafından kabul edilmediği ve dışarı atılışını göstermektedir.

Tatile çıkmadan önce ve tatil boyunca cildi güneşin zararlı etkilerinden koruması için betakorotenli (havuç, kayısı, kavun, şeftali ve yeşil yapraklı besinler) ve likopenli (domates) besinleri sofranızdan eksik etmeyin.