Osmanlı Devleti’nde köle emeğine dayalı üretim yapılmadığından, varlıklarının sebebi ekonomik çıkar gerekçelerine dayanmaz. Dolayısıyla köleler toplum içinde kısa sürede assimile olarak belirli statüler kazanmaktaydılar. Nitekim Osmanlı toplumunda köleler, varlıklı ailelerin ev hizmeti, cariyelik, çocuk bakımı gibi işlerinde kullanılmak ya da Kur’ân’da vaad edilen sevabı kazanmak üzere “azat etmek” için satın alınırlardı. Ev işlerinde çalıştırılan köleler bir müddet sonra “bacı, dadı, lala” gibi isimlerle ev halkından sayılırlar. İslâm hukukunda belirlenen insan hakları gereği yirmi yaşları civarına geldiklerinde, cihazı ve diğer gerekleri mevlâ’sı tarafından sağlanarak evlendirilirlerdi. Bunların eski efendileriyle “akrabalık” türüne benzer toplumsal ilişkileri kesilmezdi. Nitekim yaşlandıklarında bile itibar görürlerdi. Küçük yaşlarından itibaren yeteneklerine göre yetiştirilmiş olan köleler yüksek fiyatla satılırdı. Bunlar genellikle saray ve konaklara alınırdı.1