Akıl karıştıran, sürrealist, yeni anlatım teknikleriyle yazılmış, kalabalık tarafından asla okunmaması gereken felsefi bir roman.
Bu kitap her şeyi karmakarışık hale getiren bir lanet hakkındadır. Bu lanet İstanbul’dan Balkanlara kadar uzanır ve oradan dünyanın bütün düzenini sarsmaya başlar. Beklenen büyük İstanbul depremi gerçekleşir ve yıkıntıların arasında ayakta kalabilmiş insanlar devletlere ve iktidarlara başkaldırırlar.
Bu kitapta ne var? Devlet ajanlarıyla iş birliği yapan cinler var, yeryüzü saatini yeniden kurmaya yemin etmiş Çapulcular, depremi cennete benzeten Boşnaklar, hiçbir şeyden pişmanlık duymayan Sırplar, gerçeği dikkatlice anlamaya çalışan Ermeniler, köfte tıkınan Makedonlar, kukerilerini giymiş Bulgarlar var. Gördüklerini sana anlatmaya yemin etmiş bir kartal var bu kitapta; özgürlük timsali bir yılan ve insanlara musallat olmaya devam eden antik Yunan musaları…
Deprem olmadan önce, İstanbul’da yaşayan Elma adında genç bir kadın eski bir resmin peşine düşer. Bu resim Ermeni bir Pavlikyan adamın yüzüdür. Altıncı yüzyılda zuhur etmiş ve Anadolu’nun ortasında anarşistçe yaşamış eski bir Ermeni-Hıristiyan tarikatı olan Pavlikyanlardan biridir bu adam. Bir zamanlar Balkanlarda ortalığı kasıp kavurmuş ve bu dünyayı cennete dönüştürmeye çalışmış devrimci bir rahibin, Bogomil’in yakın dostudur. Bogomil evrenin kitabını yazmıştır ve bu Pavlikyanın dehşet yüzünü bu kitabın son sayfasına çizmiştir.
Romanın ana karakteri Elma neden bu yüzü, neden bu resmi arıyor? Bu resim Galata Kulesi’nin altına mı gömülü? Resim bulunduktan sonra ne olacak? Depremden sonra insanlık dünyadaki bütün devletleri yıkacak mı?
Eğer o kişiysen, Kaos bütün düzenini yıksın ve senin için çok daha karmaşık yepyeni düzenler yaratsın istiyorsan, bu kitap tam da senin için yazıldı.
