Nota ve kelimelerin bizzat kendileriyle yakından ilgilenen Lucas -kahramanımızı müzisyen ve çevirmen-, göçebeliğine Barcelona'da ara vermeye karar verir. Dikkatini kimin hazırladığını bilmediği bir posta kartına yoğunlaştırdığı an aklını, peşinden koşabileceği bir aşk hikayesinin içinde buluverir. Tutkulu, saplantılı. Bu tutku onu çatılara, çatıdaki insanlarına doğru sürükler. Richard Gwyn'ın şiirleştirdiği bu hikaye bizi de, ateş yiyenlerin, anarşistlerin, keşlerin arasına, çatılara çıkartıyor, hatta roman ilerledikçe sarsılan duygularımıza on üçüncü yüz yıl şarkıları sahip çıkıyor. Bu zarif destan Independent, The New Yorker, Washington Post, Times -iki kere haber yapıyor bu kitabı— gibi gazetelerin sayfaları tarafından gözden kaçırılmamış. Epey bir bahsetmişler. Ancak kuşkusuz bu kitap yukarıdaki açıklayıcı paragraftan ve bu gazetelerin ünlemli cümlelerinden çok daha fazlasını içinde tutuyor.