Sinan Canan

Değişen Beynim

Kitap eklendiğinde bana bildir
Bu kitabı okumak için Bookmate’e EPUB ya da FB2 dosyası yükleyin. Bir kitabı nasıl yüklerim?
  • Büşra Sualıntı yaptı5 yıl önce
    İnsan kızdığında, korktuğunda, utandığında yahut egzersiz gibi ilave enerji gerektiren bir durumla karşı karşıya kaldığında “sempatik sinir sistemi” denen otonom sinir sistemi bölümü, bedenin kontrolünü ele geçirir.
    Etkilerinin tamamı, bedenin söz konusu durumdaki ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir: Daha iyi görebilmemiz için göz bebeklerimizi genişletir, kaslara daha çok kan gidebilmesi için kalbi hızlandırır, kan basıncını yükseltir, boşuna enerji harcanmasını engellemek ve var olan enerjinin kaslara yönlendirilmesini sağlamak üzere sindirim faaliyetlerini yavaşlatır, böbreklerden idrar üretimini azaltır veya tamamen kesebilir... Kısacası sempatik sistem, bedenin her yerini “Savaş ya da kaç!” tepkisine hazırlamak üzere tasarlanmıştır.
  • posta09729alıntı yaptı6 yıl önce
    “Beynimiz onu anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı, bizler yine onu anlayamayacak kadar basit olacaktık.” Jostein Gaarder
  • Büşra Sualıntı yaptı5 yıl önce
    Dış dünyaya ve kendimize dair deneyimlediğimiz her şey; gördüklerimiz, duyduklarımız, hissettiklerimiz, tattıklarımız yahut kokladıklarımız, beynimizin içinde kendisine gelen elektrik sinyalleri tarafından üretilen yorumlardır. Yani dışarıda deneyimlediğimiz “dış dünya”, aslında tamamen beynimizin içinde üretilen kapsamlı bir yorumdur. Tamamen kafamızın içinde teşekkül eden bir tecrübe olması, ilk etapta düşünceyi oldukça zorlayan bir konudur. Sadece dış evren de değil; kendimize dair tüm algılarımız da aslında zihnimizde şekillenir. Kısacası, kendimiz de dahil, etrafımızdaki her şey aslında “kafamızın içindedir” (kafamız da dahil!) ve gerçekten dışarıda “ne olduğunu” doğrudan deneyimleme gibi bir şansımız, biyolojik donanımımız gereği mümkün değildir!
    Duyularımızın son derece dar algı alanları da düşünüldüğünde, sorun iyice tatsız bir hal almaya başlar. Algıladığımız dünyanın bunca zenginliği, aslında biyolojik donanımızın izin verdiği çok dar bir aralıkta alabildiğimiz ipuçlarından kurguladığımız öznel bir hayal dünyasından başka bir şey değildir. Özellikle de ilk bölümlerde, her birimizin beynindeki benzersiz bağlantı haritası üzerine konuştuklarımızı tekrar düşünecek olursak, her birimizin öznel deneyimleri gerçekten de “öznel”dir. Yani bize hastır ve eşi-benzeri yoktur. Bu açıdan hepimiz, ke
  • Büşra Sualıntı yaptı5 yıl önce
    Dopamin maddesinin D1, D2, D3 gibi isimlendirilen farklı moleküler alıcıları mevcuttur ve bu alıcıların dağılımı, beynin dopamine nasıl yanıt vereceğini de belirler. Lider karakterlerin beyninde D2 tip dopamin alıcılarının çok daha yüksek oranda olduğunu biliyoruz. Bu alıcıların sayısı arttıkça beyinden salgılanan dopaminin beyin devreleri üzerine olan etkisi artar ve dışarıdan dopamin uyarımı sağlayan etkenlere daha az ihtiyaç duyulur. Sonuçta, D2 alıcıları ne kadar fazlaysa bağımlılık potansiyeli de o derece düşük olacaktır
  • Büşra Sualıntı yaptı5 yıl önce
    Beynin çalıştırıldıkça, zorlandıkça gelişim gösterdiğini biliyoruz. Ancak bunun da bir kuralı var: Diyelim ki bugün bir yabancı dil öğrenmeye ya da enstrüman çalmaya karar verdiniz. İki hafta pratik yapmakla hiçbir enstrümanı çalamazsınız ya da hiçbir dili yeterli derecede konuşamazsınız. Uzun süre ısrarlı, programlı ve kararlı bir politika izlemeniz gerekir.
  • Büşra Sualıntı yaptı5 yıl önce
    • Farklı bir aksanda konuşulan dili anlamakta zorlanıyorsanız, o aksanı taklit etmeye çalışın. Taklit ettikçe daha iyi anlamaya başladığınızı fark edeceksiniz. Taklit, yine beden-beyin geri-bildirim ekseninde önemli bir etkendir ve beyninizin anlamayla ilgili sistemlerini, anlaşılmak istenen uyarana yahut içeriğe göre “akort” eder. Bu yüzden taklit, öğrenmenin en iyi yollarından birisidir.
  • Büşra Sualıntı yaptı5 yıl önce
    Beynimizin en üst katmanı, yaşadığımız bütün gerçekliğin çok ince bir kısmıyla ilgilenen, adına “bilinçli algılama” dediğimiz, dışarıdaki gerçek dünyanın milyarda biri bile olmayan minik bir parçasıyla uğraşan korteksimizdir. Duyular aracılığıyla kendisine sunulan bilgileri, yaşamda biriktirdiği deneyim ve öğrenilmişliklerle harmanlayarak bizim için bir dış gerçeklik resmi çizmekle görevlidir. Gördüklerimizi, duyduklarımızı ve diğer duyularımızdan gelen izlenimlerimizi genellikle “dışarıda” deneyimleriz; yani onlar dış dünyaya dair algılar olarak algılanır. Fakat aslında, beynin yaptığı şey bunun tam tersidir.
    Duyu organlarıyla, sadece elektrik sinyalleri halinde beyne iletilen dokunma, tatma, işitme, koklama, görme, beden duyuları ve daha birçok bilgi, dış dünya hakkında doğrudan hiçbir deneyimi olmayan bir et parçası tarafından anbean yorumlanır ve dış dünya denen şey, bizzat bu algılar temel alınarak, zihnimizin “içinde” kurgulanır. Algıladığımız ve tecrübe ettiğimiz her şey, en küçük detaylardan evrendeki galaksi sistemlerine kadar her şey, zihnimizin içindeki bir temsilden ibarettir. Kısacası, biz bir evrenin içinde yaşıyoruz ama o evrenin içinde herkes, kendi kurguladığı özel evreninin içinde bir yaşam sürdürmektedir.
  • Büşra Sualıntı yaptı5 yıl önce
    beynimizin en önemli özelliği, tecrübeyle değişen bir öğrenme cihazı olmasıdır. Her türlü tecrübe, beynin yapısını “fiziksel olarak” değiştirir.
  • Murat Özarpacıalıntı yaptı2 yıl önce
    eğitim sisteminin yaratıcı ve sıra dışı düşünce yetisini ciddi olarak sakatladığını ve insanları belli kalıplar içinde düşünmeye şartlandırdığını artık oldukça iyi biliyoruz.
  • Murat Özarpacıalıntı yaptı2 yıl önce
    Bireysel düzeyde yapılacak ilk şey, rutinleri kırıp beklenmeyeni istemektir. Hemen şimdi, bir şiir ezberleyip, bir şarkıda ağlayıp, bir duayla yüreğinizi titretebilirseniz büyük mesafelerin ne kadar kolay katedilebileceğini göreceksiniz.
fb2epub
Dosyalarınızı sürükleyin ve bırakın (bir kerede en fazla 5 tane)