Yaşam Bağları – Otizm Yelpazesini Dış Dünyaya Açan Kanallar : Hayvanlar

Yapılması en uygun ve gerçekçi tedavi ise, çocuğun bireysel özelliklerinin, yetenek ve ilgi alanlarının ve problemlerinin göz önünde tutularak hazırlanacak ve belli yöntemlerin kombine ve çocuğa uygun biçimde uygulanacağı, aile, eğitimci, terapist, okul ve psikiyatristin işbirliğinde gerçekleşecek, çocuğun odak alındığı, bireysel eğitim ve terapi programlarıdır. Çocuk grup içinde, okulda ya da anaokulunda da olsa, onun ihtiyaçlarına göre belirlenmiş, kısa süreli, basit ve somut hedefleri kapsayan bir program, çocuğun ilerideki yıllarda yaşayacağı sürece olumlu yönde çok katkı sağlayacaktır

Araştırmada, maymunlarda hem kendileri fıstığı yakaladığında hem de gördüğü bir başka maymun fıstığı yakaladığında, beynin aynı bölgesinde, aynı hücrelerde, ayna gibi aynı hareket izlenmiştir. Maymun ve insan beyni çok benzer olduğundan, insanda da aynı mekanizmanın işlediği, beyinde bir ayna sisteminin olduğu ve bir başkasının yaptığı aktiviteyi izlediğimizde, beynimizdeki ayna sisteminin otomatik olarak aktif olduğu ve bunun da bizim de izlediğimiz aktiviteyi yapmaya hazır bir performansta olmamızı sağladığı olasılığının çok fazla olduğu düşünülmektedir

1940 yılında bu kavramı ilk kez kullanan Kanner’in, otizmin nedeni olarak anne ve babanın çocuğa karşı olan soğuk tutumunu göstermeden önce, çocuğun, biyolojik olarak diğer insanlarla duygusal kontak kurmasını sağlayacak doğuştan gelen becerilerindeki yetersizliği gösterdiğini belirtir. Wing’e göre bunun anlamı, bu çocukların doğuştan gelen sosyal içgüdülerinde bir bozukluk olduğudur. Lorna Wing, Kanner’in bu görüşünün oldukça dikkat çekici olmasına rağmen psikanalitik teoriye yönelmesiyle bu görüşten uzaklaştığını belirtir

Öncelikle, neler öğretileceği değil, nasıl öğretileceğinin çok önemli olduğunu ama her şeyden önce, bu çocukların neler hissettiklerini, bu dünyayı nasıl yaşadıklarını ve bu dünyada olmaktan ya da olamamaktan dolayı nasıl acı çektiklerini, bu dünyayı anlayamamaktan dolayı nasıl korku içinde yaşadıklarını gösterdi. Çocukların en temel ihtiyaçlarının gerçekten koşulsuz sevgi ve kabul olduğu öne çıktı. Belki de hepimizin özlemi olan sevginin ne kadar dönüştürücü bir güç olduğunu da ortaya çıkardı. Sevgili köpeğim Sensy ile birlikte böylesine kıymetli bir çalışma yapmamız da tamamen bu sevginin gücünün bir sonucuydu.

Temple Grandin, otizmli çocuklar için uygulanan, sıkı ve yoğun eğitimlerin, spesifik yöntemlerin her çocuk için aynı sonucu vermeyeceğini, hatta duyusal karmaşa yaşayan çocuklarda daha da yoğun problemler ortaya çıkarabileceğini yazar. Bu

basit bir deney akvaryumdaki balıkları izleyen insanlarla yapılmıştır ve yüksek tansiyonu olan ya da normal tansiyonu olan insanların akvaryumu izlerken kan basınçlarında düşüş olduğunu

Karıncalar hakkında bana en sık sorulan soru şudur: “Mutfağımdaki karıncaları ne yapayım?” Ben de hep aynı cevabı veririm: “Bastığınız yere dikkat edin. Küçük hayatlara karşı dikkatli olun. Onları çikolatalı kek kırıntılarıyla besleyin. Ton balığı ve çırpılmış krema da severler. Bir büyüteç alın. Onları yakından inceleyin. Böylece neredeyse başka bir gezegende oluşmuş bir toplumsal hayatı incelemiş kadar olursunuz.” Edward O. Wilson

İzmir’den Dr Selda Öz,