Dünya savaşı yıllarında, Berlin’in yıkıntılarından Antalya’nın mitoloji ile efsanevi kalıntılarının buluştuğu yer olan Olimpos’a uzanan bir aşk ve macera tarihi kurgu romanı.
* * *
Yağmur, yine yağmur. ''Yağmur berekettir'' derler sıcak, kurak ülkelerde yaşayanlar. Oysa nefret ediyordum ben, güzel ve yemyeşil yurdumu besleyen bu yağmurdan. Ülkem yılda 200 gün yağmur alırdı ve artık tiksiniyordum bu hep ıslak, kasvetli Londra havasından, camlara vuran yağmur damlalarını izlerken.
Bugün evimde son gecem ve yine yağmur var. Küçük bir çocukken de hiç sevmezdim yağmuru. Sadece arada denizci Marküs amcam süpriz yapar gelirse, uzak diyarlardaki seferlerden, o kasvetli geceler aydınlanırdı birden, benim için.. O ve fildişi piposu görününce sevinçten deliye dönerdim, kucağına oturup, beni büyüleyen deniz kokusunu içime çekmek, coşku dolu bayramdı o gün ve amcam, tatlı tatlı anlatırdı sefere çıktığı o uzak denizleri, o özlem duyduğum tropikal ve sıcak ülkeleri.