David Kidder,Noah Oppenheim

Entelektüelin Kutsal Kitabı

Kitap eklendiğinde bana bildir
Bu kitabı okumak için Bookmate’e EPUB ya da FB2 dosyası yükleyin. Bir kitabı nasıl yüklerim?
  • Elif Iscenalıntı yaptı6 yıl önce
    Platon, ruhlarımızın bedenlerimizden çok daha uzun zamandır var olduklarına ve bedenlerimizin ortaya çıkışından önce öteki dünyada formlarla doğrudan karşılaştıklarına inanıyordu. Gerçek bilgi formların bilgisidir, ama formların bilgisi duyularla elde edilemez, çünkü her şeyden öte formlar fiziki dünyada değildirler. Bu nedenle formlara dair bilgimiz, yani gerçek bilgimiz, öteki dünyada formlarla ilk karşılaşmamızın hatırası olmalıdır. Bu yüzden, öğrenme sandığımız şey aslında sadece hatırlamadır.
  • ibrahimblkc1alıntı yaptı6 yıl önce
    Kırmızı Leke (1850), on dokuzuncu yüzyıl Amerikan romancısı ve kısa hikâye yazarı Nathaniel Hawthorne’un (1804-1864) en iyi bilinen eseridir. Hawthorne’un yazılarının çoğu gibi, Yeni İngiltere sömürgesi bağlamında sosyal ve ahlâkî soruları ele alır. Sembolizmin yaygın kullanımı, onu alegorik edebiyatın mükemmel bir örneği haline getirmiştir.
  • ibrahimblkc1alıntı yaptı6 yıl önce
    Napolyon idaresinde Fransızlar, devrimlerini kıtanın geri kalanına ihraç ederek saldırgan bir dış politika izlediler. Napolyon orduları Avrupa’nın eski monarşilerini teker teker devirdiler. Fransızlar, cumhuriyetlerinin büyük ideallerinin (özgürlük, eşitlik ve kardeşlik) evrensel olduğuna ve gerekirse güç kullanarak dayatılması gerektiğine inandılar. Gerçekten de birçok Avrupalı sıradan halk, Napolyon’un ordularını kendilerini kral ve kraliçelerinin tiranlığından kurtaracak bir güç olarak görüp, desteklediler. Napolyon’un başından beri hayranı olan besteci Ludwig van Beethoven, “Üçüncü Senfoni”sini, orduları bestecinin anavatanı Almanya’ya vardığında genç imparatora adadı.
  • ibrahimblkc1alıntı yaptı6 yıl önce
    Daha sonraları Hıristiyan tarihçiler tarafından Büyük Konstantin olarak adlandırılan Roma İmparatoru I. Konstantin (275-337), Hıristiyanlık’ın Avrupa çapında özgürce yayılmasını sağlayan barutun fitilini ateşleyen kişi olarak bilinir.
    Hıristiyanlık, Konstantin MS 306 yılında imparator ilan edildiğinde müsaade edilmeyen bir dindi. Roma geleneği olarak Konstantin, tanrıları sakinleştirmenin acı çekmekten sakınmanın tek yolu olduğuna inandı. Hıristiyanlar’ın putları yapmayı ve tapmayı reddetmelerinin Roma tanrılarının gazabını çekeceğinden korktu. Sonucunda Hıristiyanlar, hükümetlerin dışında tutuldu ve Roma ordularınca baskılandı.
    Ancak 312’de Konstantin, Milvian Köprüsü Muharebesi’ni kazanarak Latince konuşan Batı Roma İmparatorluğu’nu birleştirdikten sonra fikrini değiştirdi. Konstantin savaşa girmeye hazırlandığı bir sırada söylenildiğine göre gökyüzünde İsa Mesih’in Yunanca baş harflerini gördü, bunu “Bununla Fethet” yazısı takip etti. Savaşlardan zaferlerle çıktıktan sonra Konstantin hemen Hıristiyanlık’ı tanımaya başladı.
    Konstantin ilk önce, kişisel işareti olarak İsa’nın Yunanca baş harflerinin birleşimi bir sembolü benimsedi. Daha da önemlisi Yunanca konuşan Doğu Roma İmparatorluğu’nun İmparatoru Licinius ile güçlerini birleştirdi ve Milano Fermanı’nı imzaladılar.
    Milano Fermanı, dinin yayılışını hızlandırdı. Hıristiyanlar’a ibadet haklarını tanıdı, el konulan Hıristiyan mülklerini iade etti ve kamuda vaaz vermeye başlamalarına izin verdi. Aynı zamanda Pazar günlerini ibadet günü olarak belirledi. Milano Fermanı, Hıristiyanlar’a sosyal ve siyasî katılımlarını arttırmak için imkânlar sundu.
  • ibrahimblkc1alıntı yaptı6 yıl önce
    İzlenimcilik, 1870’lerde Fransa’da başladı. İzlenimci ressamların amacı, bir cismin insan gözü üzerinde yaptığı görsel etkiyi kopya etmekti. Her şeyden çok ışığın doğasını değiştirmeyle ve görüntüyü etkileme yollarıyla ilgiliydiler.
    Konularını çoğunlukla tarihten veya mitolojiden seçen önceki sanatçıların aksine izlenimciler, çevrelerindeki günlük dünyanın resmini yaptılar. Aslında, sürekli şekilde açık havada çalışan ilk sanatçılardı. Bir nesne üzerindeki ışığın etkisini yakalamak için çabucak resim yapmak zorunda olmalarından, resimlerin önceden bir taslağını veya planını yapmadılar. Bunun yerine doğrudan doğruya doğadan çalıştılar. Gözün, tamamen sabit olan bir şeyi nadiren gördüğünü fark ederek objelerine sert ana hatlar vermediler; hareket yansıması yaratarak gevşek, geniş fırça darbeleri ile resimlerini yaptılar. Paletlerinde renkleri karıştırmaktan ziyade, saf renkleri yan yana hafifçe tuval üzerine uyguladılar. Yakın görüşte renkler birbirinden ayrı görünür; belli bir mesafeden ise birbirine geçmiş gibi görünür
  • ibrahimblkc1alıntı yaptı6 yıl önce
    Theodore Roosevelt, George Washington ve Abraham Lincoln ile birlikte Jefferson’un büstü de Güney Dakota’da Rushmore Dağı’nın üzerine oyulmuştur.
  • ibrahimblkc1alıntı yaptı6 yıl önce
    Thomas Jefferson

    “Kaba kuvvet, doğruyu değiştiremez.”
    - Thomas Jefferson
    Thomas Jefferson (1743-1826), Amerika Birleşik Devletleri’nin üçüncü başkanı ve Devrim Amerikası’nın en etkili adamlarından biriydi. 1776’daki Bağımsızlık Bildirgesi’ni de içine alan yazılarında Jefferson, genç cumhuriyetin ideallerini ender görülür bir belâgatle kaleme aldı. Daha sonraları başkan olarak Jefferson, kendi şüphelerini bir kenara koydu ve Amerika Birleşik Devletleri’nin topraklarını iki katına çıkaran bir hareketi, dönüm başına üç sent ödeyerek Fransa’dan Louisiana topraklarını satın almayı onayladı.
  • ibrahimblkc1alıntı yaptı6 yıl önce
    Çoğu reformcunun inançları zamanla örtüşmeye başladıkça Protestan dini şekillendi. Bu reformcu inancın kalbinde, tek dini yetkinin Papa’da değil, İncil’in kendisinde olduğu inancı vardı. Bu inanç, kilisenin yapısını kökten değiştirdi ve bireylerin, rahiplerin aracılığı olmaksızın Tanrı’yla doğrudan bağ kurabileceklerini vurguladı.
    Protestanlar, nihayetinde
  • ibrahimblkc1alıntı yaptı6 yıl önce
    On altıncı yüzyılın başlarında, Avrupa’nın çoğunun Roma Katolik Kilisesi’nden hoşnutsuzluğunun artmasıyla Martin Luther, Protestan Reformu’nun fitilini ateşledi.
    Almanya’da bir profesör ve vaiz olan Martin Luther, dinî metinleri derinlemesine çalıştı. Katolik Kilisesi ile ilk anlaşmazlığı, kilisenin günahları affetme uygulaması ile ilgiliydi. Günahların affedilmesi, Katolik geleneğiydi. O zamanlar, böylesi günah çıkarmalar satışa sunulurdu. Para karşılığında kişinin Araf’taki mahkûmiyeti düşürülürdü. Luther, bunun inanca korkunç derecede zarar verdiğini savunarak kurtuluşu satın alma kavramına karşı çıktı.
    1517’de Luther, günahların para karşılığı affedilmesi uygulamasına olduğu kadar Papa’nın meşruluğuna ve Katolik Kilisesi’ne meydan okuyarak Wittenburg’da kilise kapısına Doksan Beş Tezi’ni astı. Luther, kilisenin kelimesi kelimesine İncil’in metinlerinden kaynaklanan orijinal doktrinlerin çizgisinden çıkmış olduğuna ve ruhban sınıfı ile kiliseye gidenler arasına gereksiz bir mesafe koyulmuş olduğuna inandı.
  • ibrahimblkc1alıntı yaptı6 yıl önce
    Doğu Ortodoks Kilisesi Roma Katolik Kilisesi’nden 1054’teki büyük bölünme sırasında ayrıldı.
    Hıristiyan Kilisesi İskenderiye, Antakya, İstanbul, Kudüs ve elbette Roma’daki piskoposlukların özel statüsünü uzun süredir belirlemişti. Aziz Peter’ın mirasçısı olan Roma piskoposluğu tüm diğerlerinin üzerine çıkarıldı. Zaman içinde Hıristiyanlık’ın Doğu bölgesin- dekiler dilde, siyasette ve ayin geleneklerindeki farklılıklar yoluyla diğerlerinden uzaklaşmaya başladılar.
fb2epub
Dosyalarınızı sürükleyin ve bırakın (bir kerede en fazla 5 tane)