Aziz Nesin

Bookmate
7Kitaplar386Takipçiler
    Bookmatekitap kitaplığına bir kitap eklediAziz Nesin7 yıl önce
    Aziz Nesin Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ı önce radyo oyunu olarak yazdı. Kazandığı büyük başarı üstüne sahne oyunu haline getirdi. Israrlar üzerine senaryosunu yazdı; çoğu tiyatrocudan olduğu gibi, bu kez de filmciden telif hakkını alamadı. Bir haftalık gazetede çizgi romanı yayımlandı. Ardından televizyon senaryosunu yazdı. Okurların isteği, çevrenin baskısı artınca sonunda Yaşar Yaşamaz, şu an elinizde tuttuğunuz roman oldu.
    Bookmatekitap kitaplığına bir kitap eklediAziz Nesin7 yıl önce
    Bu romanda çocukların gözüyle büyüklerin nasıl göründüğü anlatılıyor. Bu romanda çocuklar anababalarını, öğretmenlerini ve büyüklerini eleştiriyor. Bu roman çocuk eğitiminde gerekli sanılan, günümüzde geçerli birtakım değer yargılarının yanlışlığını anlatıyor. Bu roman çocukların büyüklerine karşı haklarını ve kendilerini savunmalarıdır.
    Bookmatekitap kitaplığına bir kitap eklediAziz Nesin7 yıl önce
    Sporla, özellikle futbolla biraz ilginiz varsa, Kerkenez Sevim'i bilirsiniz. Hem futbol hem de yüksek sosyete çevrelerini yakından tanıyorsanız, o zaman hem Kerkenez Sevim'i hem de Ferferik ailesini iyi tanırsınız. Hani şu Kerkenez Sevim, geçen yılki kotra yarışlarında «Birinci gelecek tekneyi kullanana sürprizim var!» diyen kız. Sonra bu sürpriz, gazetelerin hem spor sayfalarına hem de sosyete haberleri sütunlarına günlerce konu olmuştu.
  • mevcut değil
  • Bookmatekitap kitaplığına bir kitap eklediAziz Nesin7 yıl önce
    “Bu romanın kahramanını 1951 yılında Üsküdar Paşakapısı Cezaevinde tanımıştım. Elli yaşın üstünde sabıkalı bir sahteciydi. Romanda tastamam bu adamı anlattığımı söyleyecek değilim. Hatta anlattığım, hiç de bu adam değildir, denilebilir. Ama, romanda anlattığım Paşazade'yi bana esinleten canlı kaynak, cezaevinde tanımış olduğum o sabıkalı sahteci Paşazade olmuştur.

    Sabıkalarını artırıp üreterek anlatmaktan beğeni, hatta onur duyan ünlü kadın avcısı Eyüplü Halit, sahte gazeteci Mahmut Saim yada Muslukçu Tevfik gibi sabıkalılardan ayrımı vardı. Paşazade, başına gelen bu belalar için, öbürleri gibi, ‘Elden ne gelir, yazgım böyleymiş… Alın yazım bu…’ diye kendisini avutmazdı. O vicdanını susturmak için suç işlemesine daha beşeri bir gerekçe uydurmuştu; şöyle derdi:
    - Tek yol kalmıştı: Sahtecilik…
    - Başka hiçbir umarım yoktu, sahtecilik yapmak zorundaydım…
    - Bütün yollar bana kapalıydı, önümde yalnız tek yol vardı.
    İşte bu romana ‘Tek Yol’ adı verişim bundandır. Buyüzden ‘çaresiz kalanların’ yada ‘çaresiz kaldığını sananların’ romanını yazmak istedim.”
  • mevcut değil
  • Bookmatekitap kitaplığına bir kitap eklediAziz Nesin7 yıl önce
    Bilindiği üzre Surnâme, Osmanlılar çağında, evlenme, düğün-dernek, sünnet gibi sevinçli olaylar dolayısıyla, halkın da katılmasıyla yapılan ve bikaç gün süren zengin şölenleri, renkli törenleri, büyük eğlenceleri, olağanüstü gösterileri, bütün bu şenlikleri betimleyip anlatan kitaplara denilir. Yani Surnâme, kısacası düğün kitabı demektir. Kolayca anlaşılmaktadır ki, bu düğünler, başlık parası veremeyip yavuklusunu kaçırdı-ğı için dama düşenlerin değil, sultanların, şehzadelerin düğünleridir.

    Cumhuriyet döneminde, Osmanlı İmparatorluğu çağındaki bu şenliklere taş çıkartan, kırk gün kırk gece süren ve Hüseyin Baykara eğlenceleri örneği öyle düğünler dernekler, döner siteyşınlı nişanlar, görülmemiş şölenler, duyulmamış törenler, içkili fiskili açılışlar, türlü bin türlü şenlikler yapılmışsa da, ne yazık ki bütün bunları anlatan bir Cumhuriyet Surnâmesi bugüne dek yazılmamıştır. Demek, Cumhuriyet döneminde Surnâme yazmak fakire kısmet imiş. Ne mutlu ben fakire!
  • mevcut değil
  • Bookmatekitap kitaplığına bir kitap eklediAziz Nesin7 yıl önce
    “Hey gidi hey! Vaktiyle atalarımız dünyanın üç kıtasında nal şakırdatıp kılıç sallarken onların torunları bugün oralarda çekiç takırdatıp sokak süpürgesi sallıyorlar. Memlekete döviz kazandırsınlar diye ikimilyon işçimiz yurt dışında… Çok değil, Betül Hanım ayarında ikiyüz kadınımız olsaydı, yeterdi; ne diye ikimilyon işçimizi gurbet ellere salacaktık… İnan olsun ikiyüz Betül, ikimilyon işçiden daha çok döviz getirirdi memlekete…

    Size bişey söyleyeyim mi, bunca senelik gümrükçüyüm, gümrüklerin bir faydası olduğuna kani değilim. Elinde Betül Hanım gibi bikaç kadın olacak, salacaksın Avrupa'ya, Amerika'ya… Sermayesi de kendinden, sen hiçbişey koymayacaksın. Yatırım yok, kazanıp kazanıp getirecekler memlekete beyim.”
  • mevcut değil
  • Bookmatekitap kitaplığına bir kitap eklediAziz Nesin7 yıl önce
    Şimdi çok iyi anladım ki, Zübük bir tane değil, biz hepimiz birer zübüğüz.

    Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızdan böyle zübükler büyüyemezdi. Hepimizde birer parça olan zübüklük birleşip işte başımıza böyle zübükler çıkıyor. Oysa zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz, kendi zübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra, kendi zübüklüklerimizin bir tek Zübük’te birleştiğini görünce ona kızıyoruz. (…)

    Benim için şimdilik tek amaç, burdan kurtulmak. Ama gerçekten zübüklerden, kendi zübüklüğümüzden kurtulabilecek miyiz? İşte bu soruya cevap veremediğim için nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilemiyorum. Yeni gideceğim yerden sana mektup yazar, önce kendi zübüklüğümden kurtulup kurtulamadığımı anlatırım.
  • mevcut değil
fb2epub
Dosyalarınızı sürükleyin ve bırakın (bir kerede en fazla 5 tane)