Onun bu tür girişimlerindeki şaşmaz talihsizliğinden yola çıkarsak, Macarların padişahın karargâhıyla kurduğu temasın da Yorgo Brankoviç’in işi olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim bu hikâyenin devamı da son derece talihsiz bir şekilde gelişmiştir: Elçilere Aya Romanos Kapısı’nın önündeki dev bataryayı gezme izni verilmişti. Macar subayları Türklerin topları nasıl ateşlediklerini görünce kahkahalarla gülüp, gülleleri ne kadar ağır olursa olsun bu şekilde nişan aldıkları sürece surları asla delemeyeceklerini söylediler. Sonra da padişahı Konstantinopolis surlarından uzaklaştırmak için gelen bu Hristiyanların ta kendileri, Türk topçularına surları yıkabilmek için top namlularını hangi seviyede tutmaları gerektiğini kendi elleriyle gösterdiler! Önde gelen çağdaş yazarların tamamı, bu gerçeğe bir şekilde değinir.96 Frantzes, hikâyeyi muhtemelen şehir halkı arasında anlatıldığı şekilde aktarır. Hikâyeye göre, kehanetleriyle ünlü Sırp bir keşiş, Hünyadi’ye Türkler İstanbul’u ele geçirene kadar Hristiyanlığın onlardan kurtulamayacağı kehanetinde bulunmuştu.