Fatih Alemdar

En Meşhur 100 Deney

Kitap eklendiğinde bana bildir
Bu kitabı okumak için Bookmate’e EPUB ya da FB2 dosyası yükleyin. Bir kitabı nasıl yüklerim?
  • b9417544238alıntı yaptı3 yıl önce
    1960’ı yıllarda eşcinsellik zihinsel bir hastalık olarak görülüyordu. Aynı cinsten birbirlerine cinsel olarak çekici gelen kişilerin kendi kendilerini iyileştirmelerinin yolunu bulmak için gönüllüler aranıyordu. Deneye katılanlara, eşcinsel görüntüler ile eşleştirilmiş elektrik şoku verilerek ve enjeksiyon yoluyla mide bulantısına yol açan, tiksinme terapileri gibi deneysel terapiler yapılıyordu. Buradaki ana fikir, hasta olduğu düşünülen kişinin eşcinsellikle acıyı bir tutacağı düşüncesiydi. Yapılan bu deneyler, eşcinselliği tedavi etmekten çok, psikolojik olarak ağır hasarlar yarattı. Bir keresinde tedavi sırasında komaya giren denek ölmekten son anda kurtarıldı
  • b9417544238alıntı yaptı3 yıl önce
    üzerinde çalıştı. Deney, dış dünyadan tamamen izole ettiği maymunların çıldırması ve hatta iki deneyde kendilerini açlığa mahkûm ederek öldürmek istemesi ile sonuçlandı. Harlow, meslektaşlarından gelen eleştirilerin hiçbirini önemsemedi ve kendi deyimi ile şunu söyledi: “Maymunları nasıl sevebilirsiniz?”
  • b9417544238alıntı yaptı3 yıl önce
    Psikolog Harry Harlow, sevgi kavramı üzerine takıntılı bir hale gelmişti. Fakat bu takıntısı, sevgi üzerine şarkı ya da şiir yazmak gibi bir şey değildi. Bu konu onu ruhen hasta durumuna getirdi ve 1970’li yıllarda maymunlar üzerinde etik olmayan deneyler yaptı. Deneylerinden birinde, “çaresizlik kuyusu” adını verdiği, boş ve tüm dış etkenlerden mahrum şekilde tasarlanmış bir oda şeklindeki, içinde çeşitli düzenekler bulunan bir aparatın içinde maymunlar
  • b9417544238alıntı yaptı3 yıl önce
    verilebilecek LSD dozajının 3000 katını enjekte etti. (LSD, medikal alanda bilinen en etkili uyuşturuculardan biridir. 25 miligram LSD, bir insanı yarım gün boyunca sersemletebilir.) Deney, LSD’nin cinsel saldırganlık ve delilik diye adlandırılabilecek “musth” etkisini ölçmeyi hedefliyordu. Aşırı dozda LSD enjekte edilen Tusko, bu işlemden kısa bir süre sonra yere yıkıldı ve titreyerek öldü
  • b9417544238alıntı yaptı3 yıl önce
    insana verilebilecek LSD dozajının 3000 katını enjekte etti. (LSD, medikal alanda bilinen en etkili uyuşturuculardan biridir. 25 miligram LSD, bir insanı yarım gün boyunca sersemletebilir.) Deney, LSD’nin cinsel saldırganlık ve delilik diye adlandırılabilecek “musth” etkisini ölçmeyi hedefliyordu. Aşırı dozda LSD enjekte edilen Tusko, bu işlemden kısa bir süre sonra yere yıkıldı ve titreyerek öldü
  • b9417544238alıntı yaptı3 yıl önce
    Filler üzerinde kullanılan LSD 1962 yılında, Oklahoma City’de bulunan Lincoln hayvanat bahçesi direktörü, Warren Thomas, Tusko isimli bir file bir insana
  • b9417544238alıntı yaptı3 yıl önce
    Örneğin Stanford Hapishane Deneyi 1971 yılında, sosyal psikoloji uzmanı Philip Zimbardo, sahte bir hapishanede hangi insanların sosyal rollere uyum gösterdiğini anlamak adına bir grup erkek üniversite öğrencisini iki hafta süren bir deneye almıştır. Bu deneye katılanların yarısına mahkûm, yarısına gardiyan rolü verilmiş ve sonuçlar ise tam bir felaket olmuştur. Bu deney esnasında sıradan üniversite öğrencileri, acımasız, sadist birer gardiyana ya da giderek artan bir şekilde korkak bir mahkûma dönüştüler. Sadece altı gün sonra, Zimbardo tarafından oluşturulmuş bu sahte hapishanedeki yaşanan acımasızlıkların, gerçekliğe dönüşmesi sonucunda, deneye vaktinden önce son verilmiştir
  • b9417544238alıntı yaptı3 yıl önce
    Yüksek gerilim hatları yakınındaki evlerde yaşayan çocuklarda çocukluk çağı kanserlerindeki artışın epidemiyolojik olarak gösterilmesi ile tüm bu konudaki araştırmalar US National Academy of Sciences (Amerikan Bilimler Akademisi) tarafından tekrar incelenmiş ve 1996 yılında yüksek gerilim hatları yakınında yaşayan çocuklarda lösemi görülme riskinin diğerlerine göre 1,5 katı fazla olduğu kabul edilmiştir. Yapılan epidemiyolojik çalışmalar yüksek gerilim hatları ve elektrikli aletlerin (0-300 Hz) kanser riskini artırdığını göstermektedir. 0-300 Hz frekanslı alanlardan iletkenlik özellikleri nedeniyle en çok etkilenen dokular beyin sıvısı ve kan, ikincil derecede etkilenen dokular ise göz, göz sıvısı, troid, kas, gastrointestinal sistem, prostat ve testis dokularıdır.
    Nükleer santrallerde atom çekirdekleri parçalanarak enerji sağlanır. Atomun çıkardığı ısı enerjisi yüksektir, ama çıkardığı radyasyon ancak özel binalarda veya kurşun mezarlarda saklanır ve uzun yıllar radyasyon yayar. Ayrıca santraldeki ufak bir sızıntı milyonlarca canlının radyasyona maruz kalmasına sebep olacaktır. Örneğin; 1986 yılında Rusya’da Çernobil Nükleer Santrali’ndeki sızıntıdan 3 milyon insan radyasyona maruz kalmış; radyasyon, Karadeniz kıyılarına kadar ulaşmıştır.
    İnsanoğlu, tarihi boyunca ne yazık ki birçok vahşi deneyleri kayıtlara geçirdi. Pek çoğu ‘bilim‘ adına yapılan bu deneylerde işe yarayacak bilgiyi elde etmek için insanlar üzerinde acımasız yöntemler denendi.
    Evet; insanoğlu bilimsel ve teknolojik gelişmesiyle ne övünmekte ne kadar haklıdır gerçekte?
    Şu ana kadar özetle bahsettiğimiz şeyler, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin hayatımıza getirdiği konfora rağmen, tüm bunların ağır bedellerin olduğunu anlatmak içindi. İnsanoğlu dünyayı ve hatta uzayı keşfetme adına, insana ve tüm canlılara ve hatta doğaya karşı acımasız ve gaddar bir şekilde davranmaya ne yazık ki devam etmektedir. Yapılan bilimsel ve teknik araştırmalar elbette gereklidir, ancak canlılara ve doğaya karşı barbarca olan tutum, inanın bir gün doğanın bizden öcünü almasıyla sonuçlanacaktır ki, zaten son yıllardaki iklim değişiklikleri ve doğadaki dengelerin bozulmaya başlaması bu yaptığımız uyarının bir işaretidir.
  • b9417544238alıntı yaptı3 yıl önce
    Ancak ozon tabakasının incelmesi ve delinmesi, otomobiller ve aerosol kutuların fazlalığına bağlı olarak yağmur ormanlarının katledilmesi gibi olaylar da da bu gelişmenin acı sonuçlarıdır. Gerek termik santrallerden, gerekse fabrika bacalarından, araba egzozlarından çıkan zehirli gazlar, gün geçtikçe atmosferdeki havayı daha da kirletiyorlar. Sadece havayı kirletmekle kalmıyor, çok yoğunlaştığı zaman, asit yağmuru şeklinde toprağı da etkiliyorlar. Hava kirliliğine yol açan gazların insan sağlığını nasıl etkilediği yıllardır araştırılan bir konu. Hava kirliliğinde en çok açığa çıkan gazlardan biri olan sülfürdioksit, solunum yolu problemlerine yol açıyor; üstelik akciğer dokusunu da zedeliyor. Monoksit, sinir sisteminin çalışmasını etkiliyor. Kurşun ise çocuklarda beyin zararlarına yol açıyor. Yine bol miktarda bulunan nitrojendioksit nefes almayı güçleştirirken astıma da neden oluyor.
fb2epub
Dosyalarınızı sürükleyin ve bırakın (bir kerede en fazla 5 tane)