Yavuz Bahadıroğlu

Kayıtdışı Tarihimiz

Kitap eklendiğinde bana bildir
Bu kitabı okumak için Bookmate’e EPUB ya da FB2 dosyası yükleyin. Bir kitabı nasıl yüklerim?
Tarihimizle bizim aramızı açan, ilkokuldan itibaren zihinlerimize yerleştirilen yanlı ve yanlış bilgilerle gerçekleri unutturan zemin kimin ve kimlerin ürünü?

Tarihe bakışımız hâlâ neden karışık, bulanık ve önyargılı? Henüz birkaç yüzyıl öncesine kadar, yaklaşık yirmi milyon kilometrekarelik bir coğrafya üzerinde kurumlaşmış, üç kıtaya hükmeden bir devletimiz vardı. Ancak bu kadar yakın geçmişte yaşananların ne kadarından haberdarız? Bildiklerimizin ne kadarı gerçek?

Doğrusuyla yanlışıyla tarihimizin arka plânına bakmaya, geçmişimizde kalan gerçeklerle yüzleşmeye hazır mısınız?

Kayıtdışı Tarihimiz sizin için büyük bir sır küpünün kapağını aralıyor.

Bu kitapla yanlış veya eksik tanıtılan şahsiyetlerle daha yakından ve gerçek yönleriyle tanışacaksınız.
Bu kitap şu anda mevcut değil
305 yazdırılmış sayfalar
Bunu zaten okudunuz mu? Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
👍👎

Alıntılar

  • Faik Eryaşaralıntı yaptı5 yıl önce
    Olay mahalline gelen Kubilay’ın müfrezesi irticaî gruba ateş açmış; ancak silâhlarında manevra mermisi bulunduğundan dolayı etkili olamamıştır. Bunu fırsat bilen Derviş Mehmed ise, “Bakın bana mermi işlemiyor” diyerek daha da cüretlenmiştir... Arbede arasında Kubilay, ağır bir şekilde yaralanmıştır... Derviş Mehmed, Şamdan Mehmed’le birlikte Kubilay’ın sığındığı Kazez Camii bahçesine girmiş, bahçede bitkin bir vaziyette bulunan Kubilay’ın başını gövdesinden ayırmış; yeşil bir bayrağın tepesine takmıştır.
  • Faik Eryaşaralıntı yaptı5 yıl önce
    Görüşmelerin bir yerinde Mustafa Kemal Paşa bir masanın üzerine fırladı: “Efendiler” diye bağırdı, “Saltanat bitmiştir. O kalkar mı, kalkmaz mı diyenler kelleleriyle oynuyorlar. Sizin vazifeniz kalkmış olan saltanatın formülünü bulmak. O kadar”. Formül beş dakikada bulunuverdi
  • Faik Eryaşaralıntı yaptı5 yıl önce
    Kendisi de bir “dilci” olan Atatürk dönemi Millî Eğitim bakanlarından Hasan Ali Yücel, bakanlığı dönemine ait bir anısını şöyle anlatıyor: “Bir gün hızlı dil devrimcilerinden biri geldi. Gün isimlerinin Türkçe olmamasını yüz kızartıcı bulduğunu belirterek dedi ki: ‘Salı dışındaki tüm gün isimleri Arapça ve Farsça’dır. Mesela, pazar, pazartesi, çarşamba, perşembe Farsça, cuma ve cumartesi ise Arapçadır. Ben bu mahzuru gidermek için yeni gün isimleri buldum.’ Önüme bir liste koydu ve ‘İşte’ dedi, ‘Türk günlerinin Türkçe isimleri.’ Listeye baktığımda hafakanlar bastı. Pazar gününün karşısına ‘gezgün’, pazartesinin karşısına ‘öngün’, salının karşısına ‘işgün’ yazmıştı. Bu listede çarşamba ‘güçgün”, perşembe ‘koşgün’, cuma ‘yorgün’, cumartesi ‘bitgün’ olmuştu. Şaşırdığımı görünce izahat vermeye başladı adam... Pazar gününe ‘gezgün’ demesinin sebebi tatil olmasındanmış, çünkü tatilde gezilir, eğlenilirmiş... Pazartesiye ‘öngün’ demesinin sebebi, haftanın ilk iş günü oluşuymuş... Salı ile çarşambaya ‘işgün’ ve güçgün’ demesinin sebebi ise, haftanın en yoğun ve zor günleri olmalarındanmış... Perşembeye ‘koşgün’ demesi, iş peşinde koşulmasından, cumaya ‘yorgün’ demesi dört gün çalışan insanın yorgunlaşmasından, cumartesiye ‘bitgün’ demesi hafta içi çalışmaktan çok yorulan bedenlerin bitkin düşmesindenmiş” (Günün birinde cumartesinin de resmî tatil olacağını adam nereden bilsin?).

Kitap raflarında

fb2epub
Dosyalarınızı sürükleyin ve bırakın (bir kerede en fazla 5 tane)