Yukio Mişima

Denizini Yitiren Denizci

Kitap eklendiğinde bana bildir
Bu kitabı okumak için Bookmate’e EPUB ya da FB2 dosyası yükleyin. Bir kitabı nasıl yüklerim?
  • Xuraman Memmedovaalıntı yaptı4 yıl önce
    İlk karşılaşmaları böyle oldu. Fusako, koridorda karşılaştıkları an adamın gözlerindeki anlatımı hiç unutmayacaktı. Yüzüne iyice gömülmüş gözleri, ufukta görünen ufak bir noktaya, bir geminin ilk belirtisine bakar gibi Fusako’yu süzmüştü. Hiç değilse, Fusako'da bu izlenim uyanmıştı. Öylesine yakındaki bir şeye bakan gözlerin bu denli keskin, bu denli delici bakmasına gerek yoktu - aralarında fersahlarca deniz olmadığına göre, bu bakış doğal değildi. Fusako, boyuna ufku tarayan bütün gözlerde aynı bakışın olup olmadığını merak etti. Uzaktan görünen bir teknenin beklenmedik belirtileri - sıkıntı ve sevinç, tedbir ve umut... Görünen teknenin, beklenmedik anda ortaya çıkma küstahlığı, ancak aralarındaki engin deniz yüzünden bağışlanabilirdi: O delici bakıştı engin deniz. Denizcinin gözleri Fusako'yu ürpertti.
  • Xuraman Memmedovaalıntı yaptı4 yıl önce
    Fusako o sabaha kadar hiç saymamıştı: Kocası öleli tam beş yıl oluyordu. Yıllar geçerken öyle uzun gelmemişti de, şimdi düşündüğünde başını döndürecek kadar uzun olduğunu hissetti. Beline dolamayı bitiremeyeceği upuzun beyaz bir kuşağa benzetiyordu bu beş yılı.
  • Xuraman Memmedovaalıntı yaptı4 yıl önce
    Ryuji hep bir fırtına, bora bekliyordu. Oysa, gemideki yaşantısı ona sadece doğal yasaların işleyişindeki düzeni ve dünyanın sürekli hareket halindeki durağanlığını öğretti. Umutlarını ve düşlerini teker teker ele almaya ve denizcilerin, kamaralarındaki takvimi günbegün karalamaları gibi, bu umut ve düşleri teker teker kafasından silmeye başladı.
  • Xuraman Memmedovaalıntı yaptı4 yıl önce
    Bütün denizcilerin paylaştığı o tuhaf duyguya kapıldı: Ne karanın ne denizin malıydı. Belki de karadan nefret eden birinin karayı hiç bırakmaması gerekirdi. Kıyıdan kopup yabancılaşma ve uzun süreli seferler, giderek insanı karadaki yaşantıyı düşlemeye zorlar, onu nefret ettiği bir şeyi özlemenin anlamsız acılarına sürüklerdi.
  • Xuraman Memmedovaalıntı yaptı4 yıl önce
    Bir amip olsaydım, sürekli bölünebilir bir tekhücreli olsaydım, çirkinliği yenerdim, diye düşünürdü. Oysa insan, hiçbir şeyi yenebilecek oranda ufak ya da büyük değildi.
  • Xuraman Memmedovaalıntı yaptı4 yıl önce
    yaşamın bir­iki basit belirti ve karardan oluştuğunu; ölümün doğum ânında kök saldığını ve insanın ömür boyu bu kökü sulayıp yetiştirmekle yükümlü olduğunu düşünüyordu. Ona göre, üreme uydurma bir masaldı. Öyle olunca toplum da uydurma demekti. Babalar ve öğretmenler, baba ve öğretmen oldukları için, bağışlanmaz bir günah işliyorlardı.
  • kitab_21alıntı yaptı5 yıl önce
    Bir avuç kör adam, bize ne yapmamız gerektiğini söylüyor, sınırsız yeteneklerimizi paramparça ediyor.”
  • kitab_21alıntı yaptı5 yıl önce
    Tehlike deyince, gazetelerin abartarak yazdığı fiziksel anlamdaki yaralanma, biraz kan akması gibi şeyleri getiriyorlar akıllarına. Bunun tehlikeyle hiç ilgisi yok. Gerçek tehlike yaşama eyleminin ta kendisidir. Hiç kuşkusuz, yaşamak, varoluşun farklılaştığı bir kargaşadır. Fakat varoluşu her an aslında olduğu düzensiz haline çözümleyip ortaya çıkan endişeden hareketle, her an ilk kargaşayı yeniden yaratmaya çalışan kaçık bir eylemdir yaşamak. Bu denli tehlikeli başka bir iş daha olamaz. Varoluşun kendinde hiçbir korku ya da hiçbir örtülü yan yoktur, bu korku ve tedirginliği yaratan yaşamak eylemidir. Ve toplum, kökende anlamsızdır; kadın erkek bir arada yıkanılan Roma hamamları gibidir. Okul da, toplumun minyatürüdür: Bu yüzden bize boyuna buyruk veriyorlar. Bir avuç kör adam, bize ne yapmamız gerektiğini söylüyor, sınırsız yeteneklerimizi paramparça
fb2epub
Dosyalarınızı sürükleyin ve bırakın (bir kerede en fazla 5 tane)