bookmate game
Geveze

Hayata Dair

Kitap eklendiğinde bana bildir
Bu kitabı okumak için Bookmate’e EPUB ya da FB2 dosyası yükleyin. Bir kitabı nasıl yüklerim?
  • b6923066054alıntı yaptı3 yıl önce
    Kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor,

    Kim daha ileriyi görüyorsa o kazanır.

    İşte hayat budur...”
  • Erdem Yeşilyurtalıntı yaptı2 yıl önce
    Bir gün insan virgülü kaybetti; o zaman zor ve uzun cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı; cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Sonra ünlem işaretini kaybetti; alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı. Artık ne bir şeye kızıyor ne de bir şeye seviniyordu. Hiçbir şey onda en ufak bir heyecan uyandırmıyordu.
    Bir süre sonrada soru işaretini kaybetti ve artık soru sormaz oldu. Hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu; ne evren, ne dünya, ne de kendi apartmanı umrundaydı. Birkaç yıl sonra, iki nokta üst üste işaretini kaybetti ve olayların nedenlerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti. Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız tırnak işaretleri kaldı.Kendine özgü tek düşüncesi yoktu. Yalnız başkalarının düşüncelerini aktarıyordu. Düşünceyi unuttu ve böylece son noktaya ulaştı...
  • Erdem Yeşilyurtalıntı yaptı2 yıl önce
    gün insan virgülü kaybetti; o zaman zor ve uzun cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı; cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Sonra ünlem işaretini kaybetti; alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı. Artık ne bir şeye kızıyor ne de bir şeye seviniyordu. Hiçbir şey onda en ufak bir heyecan uyandırmıyordu.
    Bir süre sonrada soru işaretini kaybetti ve artık soru sormaz oldu. Hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu; ne evren, ne dünya, ne de kendi apartmanı umrundaydı. Birkaç yıl sonra, iki nokta üst üste işaretini kaybetti ve olayların nedenlerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti. Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız tırnak işaretleri kaldı.Kendine özgü tek düşüncesi yoktu. Yalnız başkalarının düşüncelerini aktarıyordu. Düşünceyi unuttu ve böylece son noktaya ulaştı...
  • Erdem Yeşilyurtalıntı yaptı2 yıl önce
    gün insan virgülü kaybetti; o zaman zor ve uzun cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı; cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Sonra ünlem işaretini kaybetti; alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı. Artık ne bir şeye kızıyor ne de bir şeye seviniyordu. Hiçbir şey onda en ufak bir heyecan uyandırmıyordu.
    Bir süre sonrada soru işaretini kaybetti ve artık soru sormaz oldu. Hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu; ne evren, ne dünya, ne de kendi apartmanı umrundaydı. Birkaç yıl sonra, iki nokta üst üste işaretini kaybetti ve olayların nedenlerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti. Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız tırnak işaretleri kaldı.Kendine özgü tek düşüncesi yoktu. Yalnız başkalarının düşüncelerini aktarıyordu. Düşünceyi unuttu ve böylece son noktaya ulaştı...
  • Erdem Yeşilyurtalıntı yaptı2 yıl önce
    Sokrat; bilgiyi saklaması sebebiyle saygıdeğer bir ün yapar. Bir gün bir tanıdık, büyük filozafa rastlar ve der ki;
    “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?”
    “Bir dakika bekle...” diye cevap verir Sokrat: “Bana bir şey söylemeden evvel, senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna, Üçlü Filtre Testi deniyor...”
    “Üçlü Filtre?”
    “Doğru...” diye devam eder Sokrat. “Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir. Budur, Üçlü Filtre Testi dememin sebebi.”
    Birinci filtre; ‘Gerçeklik Filtresi’:
    “Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?”
    “Hayır.” der adam, “Aslında bunu sadece duydum ve ...”
    “Tamam.” der Sokrat; “Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim, ‘İyilik Filtresi’ni.”
    “Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?”
    “Hayır, tam tersi...”
    “Öyleyse...” diye devam eder Sokrat, “Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı; ‘İşe yararlılık filtresi’.
    “Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey, benim işime yarar mı?”
    “Hayır, gerçekten değil...”
    “İyi”, diye tamamlar Sokrat:
    “Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar, faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?”
    Bu, Sokrat’ın iyi bir filozof olmasının ve büyük itibar, saygı görmesinin sebebiydi.
    Yakın ve sevgili herhangi bir arkadaşınız hakkında başıboş konuşmalar duyduğunuz her defasında, bu üç filtre testini kullanmanız size önemle tavsiye edilir.
  • Erdem Yeşilyurtalıntı yaptı2 yıl önce
    MUTLULUK; Uyandırılma tedirginliği olmadan huzur içinde dalınan uykudadır.
    MUTLULUK; Yazın en sarı sıcağında serin bir denizdedir, bir ağaç gölgesindedir.
    MUTLULUK; Çıplak ayakla koşulan ıslak çimenlerdedir.
    MUTLULUK; Sıcak bir günün sonunda esmeye başlayan serin bir yerdedir.
    MUTLULUK; İnce belli bir bardakta içilen tek şekerli demli çayın tadındadır.
    MUTLULUK; Anlatılan bir fıkranın ardından atılan kahkahadır. İzlenen bir filmde dökülen gözyaşlarıdır.
    MUTLULUK; Günün ilk aydınlığında, gecenin son karanlığındadır.
    MUTLULUK; Annenin okşayışında, babanın bakışında, çocuğun gülüşünde, sevgilinin dokunuşundadır.
    MUTLULUK; Düşünüldüğünde gülümseten çocukluğa dair bir anıdadır.
    MUTLULUK; Bir kitapta, bir dergide görülen bir sözün ezberlenip defalarca söylenmesindedir.
    MUTLULUK; Yarın için, hiç bıkmadan beslenen umuttadır.
    MUTLULUK; Bir çiçeğin yaprağında, bir kelebeğin rengarenk kanadındadır.
    MUTLULUK; Sevgilinin yanağına kondurulan bir öpücüktedir.
    MUTLULUK; Mesafeye aldırmadan sevgiyi büyütebilmektedir.
    MUTLULUK; Küçük bir tartışmadan sonra kimin haklı olduğunu düşünmeden sevgiliye söylenen “seni seviyorum” sözündedir.
    MUTLULUK; Bilgidedir. Her şeyi öğrenebilme çabasındadır.
    MUTLULUK; Bir aşk şarkısının ezgisindedir. Uykuya dalarken okunan romanın sayfalarındadır.
    MUTLULUK; Acılarına, hüzünlerine, zorluklarına rağmen, kaygısızca ve haykırarak “yaşıyorum” diyebilmektedir.
  • Erdem Yeşilyurtalıntı yaptı2 yıl önce
    Hiçbir şeyinizi özel bir an için saklamayın. Çünkü yaşadığınız her an özeldir...
    Araştırın, daha çok okuyun, verandanıza oturun ve hayranlıkla hiç bir çaba sarf etmeden sahip olduğunuz manzarayı seyredin... Ailenizle ve arkadaşlarınızla daha fazla vakit geçirin, sevdiğiniz yiyecekleri yiyin ve beğendiğiniz yerleri ziyaret edin...
    “HAYAT” sadece yaşamı sürdürmek değildir, zevkli dakikalardan oluşan bir zincirdir...
    Kristal bardaklarınızı kullanın. En sevdiğiniz parfümünüzü saklamayın ve her istediğinizde kullanın...
    Sözlüğünüzden “GÜNÜN BİRİNDE” ve “BİRGÜN” gibi kelimeleri çıkartın...
    Ne zamandır yazmayı düşündüğünüz ‘mektubu’ yazın...
    Ailenize ve arkadaşlarınıza onları ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin...
    Hayatınıza zevk ve kahkaha katacak hiçbir şeyi ertelemeyin... Her gün, her saat ve her dakika “ÖZEL”dir... Ve bunun sizin için son olup olmadığını bilemezsiniz...
  • Erdem Yeşilyurtalıntı yaptı2 yıl önce
    Bir padişah, acemi bir köle ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, geminin mihnetini tatmamıştı. Ağlamaya, inlemeye başladı. Tir tir titriyordu. Avutmak için çok uğraştılar, ama bir türlü sakinleşemedi. Padişahın keyfi kaçtı. Herkes aciz bir vaziyetteyken, gemide bulunan yaşlı bir adam padişahın huzuruna çıktı, “Müsaade buyurursanız ben onu sustururum” dedi. Padişah da “Lütfetmiş olursunuz...” dedi.
    Yaşlı adam emretti, köleyi denize attılar. Köle birkaç kere suya battı çıktı. Sonra saçından yakaladılar, gemiden tarafa çektiler. Köle, gemiye yaklaşınca iki eliyle dümene asıldı, oradan gemiye çıktı, bir köşede uslu uslu oturmaya başladı. Yaşlı adamın yaptığı iş, padişahı hayrete düşürdü; “Bu işte hikmet nedir?” diye sordu. Yaşlı adam cevap verdi: “Köle hiç suya batmayı tatmamıştı. Gemideki selâmetin kıymetini bilmiyordu. Huzur ve saadet de böyledir, bir felâkete düşmeyen kimse, huzurun kıymetini bilemez.”
  • Erdem Yeşilyurtalıntı yaptı2 yıl önce
    padişah, acemi bir köle ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, geminin mihnetini tatmamıştı. Ağlamaya, inlemeye başladı. Tir tir titriyordu. Avutmak için çok uğraştılar, ama bir türlü sakinleşemedi. Padişahın keyfi kaçtı. Herkes aciz bir vaziyetteyken, gemide bulunan yaşlı bir adam padişahın huzuruna çıktı, “Müsaade buyurursanız ben onu sustururum” dedi. Padişah da “Lütfetmiş olursunuz...” dedi.
    Yaşlı adam emretti, köleyi denize attılar. Köle birkaç kere suya battı çıktı. Sonra saçından yakaladılar, gemiden tarafa çektiler. Köle, gemiye yaklaşınca iki eliyle dümene asıldı, oradan gemiye çıktı, bir köşede uslu uslu oturmaya başladı. Yaşlı adamın yaptığı iş, padişahı hayrete düşürdü; “Bu işte hikmet nedir?” diye sordu. Yaşlı adam cevap verdi: “Köle hiç suya batmayı tatmamıştı. Gemideki selâmetin kıymetini bilmiyordu. Huzur ve saadet de böyledir, bir felâkete düşmeyen kimse, huzurun kıymetini bilemez.”
  • Erdem Yeşilyurtalıntı yaptı2 yıl önce
    Hayatta bir kez gittiğinde asla geri dönmeyen üç şey:
    Zaman, sözcükler ve fırsattır.
    Hayatta hiç bir zaman kaybedilmemesi gereken üç şey:
    Barış, umut ve dürüstlüktür.
    Hayatta en değerli üç şey:
    Sevgi, kendine güven ve arkadaşlardır.
    Hayatta hiç emin olunamayacak üç şey:
    Düşler, başarı ve zenginliktir.
    Hayatta insanı geliştiren üç şey:
    Çok çalışma, samimiyet ve başarıdır.
    Hayatta insanı mahveden üç şey:
    Cesaretsizlik, gurur ve öfkedir.
fb2epub
Dosyalarınızı sürükleyin ve bırakın (bir kerede en fazla 5 tane)