Edward Said

Entelektüel Sürgün, Marjinal, Yabancı

Kitap eklendiğinde bana bildir
Bu kitabı okumak için Bookmate’e EPUB ya da FB2 dosyası yükleyin. Bir kitabı nasıl yüklerim?
Düşünceyle arası zaten hiçbir zaman hoş olmamış bu topraklarda,
düşünceyi ve onu cisimleştiren entelektüeli “terörize ederek etkisizleş-
tirmeyi amaçlayan”, doğrudan doğruya “vatan hainliği” ile damga-layacak
kadar pervasızlaşan bir zihniyet iyice egemenliğini kurmuş durumda.
Milliyetçi ve dinsel fanatizm kendisinden başkasına düşüncesini ifade bir yana, yaşama hakkı bile tanımıyor. Bu toprakları “sevme hakkı”nı kendi
tekeline almak istiyor. Batı'nın İslam anlayışının ikiyüzlü önyargılarına karşı
koymasıyla ünlendiği halde, Salman Rushdie'nin ifade özgürlüğünü sonuna
kadar savunarak gerçek bir entelektüel tavrı sergileyen Edward Said'in bu önemli kitabının Türkiye bağlamında son derece ayrıştırıcı bir yere
oturduğunu düşünüyoruz. Said, entelektüeli öncelikle otorite ve iktidara
hizmet etmeyi reddedişiyle, sonra da milliyeti, dini, ge-leneği ile arasına
koyduğu mesafe ile tanımlıyor. “Artık kişinin evinde, kendini evinde
hissetmemesi bir ahlâk meselesidir” diyen Adorno'yu yankılayarak
entelektüeli metaforik bir sürgün, bir evsizlik konumuna yerleştiriyor.
Sürgün içinde yaşadığı toplumun (ve hatta dünyanın) yerlilerinden
olmamayı, orada hep tedirgin, rahatsız ve başkalarını da rahatsız eden
bir yabancı olmayı içeren bir konum ona göre. Ama geçmişinin, dilinin, milliyetinin sunduğu ucuz kesinliklerin ötesine geçip evrensellik idealinde
ısrar eden entelektüel, hep marjinal kalmayı bir yoksunluk olarak değil, bir özgürlük, bir keşif süreci olarak yaşar. Entelektüel, eskiden olduğu gibi,
toplumda bir uzlaşma oluşturacak genel simgeleri yaratan biri değil, bu
simgeleri sorgulayan, kutsal sayılan gelenek ve değerlerin ikiyüzlülüğünü,
ırkçılığını, cinsiyetçiliğini teşhir eden; hiçbir fikir ayrılığına tahammülleri
olmayan kutsal metin gardiyanlarıyla mücadeleden çekinmeyen kişidir.
Profesyonelleşmenin baskısı giderek artarken, amatör kalıp kamusal alanda
yoksullar, yok sayılanlar, güçsüzler adına kendi görüşünü ve tavrını temsil
etmekte ısrar eden bireydir entelektüel. Hiçbir kahramana ve siyasi hiçbir
tanrıya inanmaz.
Bu kitap şu anda mevcut değil
135 yazdırılmış sayfalar
Bunu zaten okudunuz mu? Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
👍👎

Alıntılar

  • Misir Məmmədlialıntı yaptı7 yıl önce
    Entelektüel bugün neyi temsil ediyor peki? Bence bu soruya verilen en iyi ve en dürüst cevaplardan biri, tutkulu bir toplum anlayışına ve düşüncelerini lafı dolandırmadan, son derece etkileyici bir biçimde ifade etme yeteneğine sahip, bağımsızlığına çılgınca düşkün bir entelektüel olan Amerikalı sosyolog C. Wright Mills'e aittir. Mills 1944'te, bağımsız entelektüellerin önünde ya marjinalliklerinin sonucu olarak umutsuz bir güçsüzlük duygusuna kapılma ya da kendi başlarına sorumsuzca kararlar veren düzen adamlarından oluşan görece küçük bir gruba mensup olup kurumların, şirketlerin ya da hükümetlerin saflarına katılma seçenekleri olduğunu yazmıştı. Bir enformasyon sanayiinin "kiralık" çalışanı olmak da çözüm değildir, çünkü o zaman sana kulak verenlerle, Tom Paine'in kendisini dinleyenlerle kurduğu türden bir ilişki kurabilmen imkansızlaşacaktır. Özetle entelektüelin tedavüle dahil olabilmesini sağlayan "etkili iletişim araçları" gasp edilmiştir; bu durumda entelektüelin önünde çok önemli bir görev vardır. Mills bunu şöyle ifade ediyor:
    Bağımsız sanatçı ve entelektüel sahiden yaşayan şeylerin basmakalıplaştırılmasına ve sonuç olarak cansızlaştın/masına kaışı direnebilecek ve mücadele edebilecek donanıma sahip, sayılan gittikçe azalan birkaç kişiden biridir. Artık gerçekten yeni düşünceler geliştirmek için modern iletişim araçlarının (yani, modern temsil sistemlerinin) bizi gömdükleri klişe görüş ve düşünce batağının maskesini indirme, sürekli olarak bunlann etkisini kırma kapasitesi gerekir. Bu kitie-sanatı ve kitle-düşüncesi dünyaları giderek daha fazla siyasetin taleplerine maruz kalmaktadır. İşte bu yüzden entelektüel dayanışma ve çabaların odak noktası siyaset olmalıdır. Düşünür siyasal mücadele içinde hakikatin değeri He bizzat ilişki kurmazsa, yaşanan deneyimlerin bütününü sorumlu bir biçimde ele alamaz." (10)
  • Misir Məmmədlialıntı yaptı7 yıl önce
    Bu konferanslarda, ilk olarak Gramsci'nin dikkat çektiği, yirminci yüzyılın sonlarına ilişkin bu gerçeklikleri peşinen doğru kabul edecek olsam da; entelektüelin toplumda, sadece kimliksiz bir profesyonel, salt kendi işine bakan bir sınıfın yetenekli bir üyesi olmaya indirgenemeyecek özgül bir kamusal role sahip bir birey olduğunda ısrar etmek istiyorum. Bence merkezi önem taşıyan olgu şudur: entelektüel belli bir kamu için ve o kamu adına bir mesajı, görüşü, tavrı, felsefeyi ya da kanıyı temsil etme, cisimleştirme, ifade etme yetisine sahip olan bireydir. Bu rolün özel, ayrıcalıklı bir boyutu vardır ve kamunun gündemine sıkıntı verici sorular getiren, ortodoksi ve dogma üretmektense bunlara karşı çıkan, kolay kolay hükümetlerin veya büyük şirketlerin adamı yapılamayan, devamlı unutulan ya da sumen altı edilen insanları ve meseleleri temsil etmek için var olan biri olma duygusu hissedilmeden oynanamaz. Entelektüel bunu evrensel ilkeler temelinde yapar: Tüm insanların dünyevi güçlerden ve ülkelerden özgürlük ve adalet konusunda doğru dürüst davranış standartları beklemeye hakkı vardır; bu standartların kasti veya gayri ihtiyari ihlallerine tanıklık edilmeli ve cesaretle karşı konulmalıdır.
    Bunu daha kişisel bir düzeyde açıklayayım: Bir entelektüel olarak kaygılarımı bir dinleyici ya da izleyici kitlesi önünde sunarım; ama mesele sadece bu kaygıları nasıl ifade ettiğimde değil, aynı zamanda özgürlük ve adalet davasını savunmaya çalışan biri olarak benim neyi temsil ettiğimdedir. Bütün bunları söyler ya da yazarım, çünkü uzun uzun düşündükten sonra bunlara inanmışımdır, başkalarını da bu görüş doğrultusunda ikna etmek isterim.
    Bu yüzden de özel olanla kamusal olanın oluşturduğu hayli karmaşık bir karışım çıkar ortaya; bir yanda kendi tarihim, deneyimlerimin sonucu olan değerlerim, yazılarım ve tavır alışlarım vardır, bir yanda da tüm bunların insanların savaş, özgürlük ve adalet hakkında tartışıp kararlar verdikleri toplumsal dünyaya girme biçimleri. İnsan salt özel alanda kalarak entelektüel olamaz, zira sözcükleri kâğıda döküp yayımladığınız anda kamusal dünyaya girmişsiniz demektir. Salt kamusal alana ait, sadece bir hareket, dava ya da konumun sözcüsü veya simgesi olan bir entelektüel de olamaz. Şahsi tını, kişiye özgü duyarlılık diye bir şey vardır; söylenen ya da yazılan şeylere de bu anlam verir. Hele bir entelektüelin dinleyicilerini mutlu etmesi diye bir şey söz konusu olamaz; işin özü sıkıntı verici, aykırı, hatta keyif kaçırıcı olmaktır.
    Yani sonuçta temsil edici bir
  • Misir Məmmədlialıntı yaptı7 yıl önce
    Modern tarihte entelektüellerin işin içine karışmadığı ne önemli bir devrim ne de önemli bir karşıdevrim olmuştur. Entelektüeller hareketlerin ana-babaları ve tabii ki evlatları, hatta yeğenleri olmuşlardır.
fb2epub
Dosyalarınızı sürükleyin ve bırakın (bir kerede en fazla 5 tane)